Trabzonspor.. Karadeniz’in dinmeyen fırtınası. Kadrosu ne olursa olsun, hocası kim olursa olsun Trabzonsporluların takımdan beklentisi, hep en üstlerde yer almaktır. Vaktiyle ülke futbolunu salladıkları için hâlâ o başarıları arayan bir kitle Trabzon’da hep mevcuttur, hep de mevcut olacaktır. Trabzonspor’u yönetmek, sadece bir futbol kulübünü yönetmek değil, bir şehri, bir yöreyi yönetmektir. O yüzden Trabzonspor’da kariyer yapacaksanız, hata yapma şansınızın az olduğunu da bilmek durumunda kalacaksınız.
Ama gel gelelim bu futbolla yatan kalkan insanların yüzü son zamanlarda pek gülmüyor. En son kupasını 2010 yılında kaldıran Bordo-Mavililier, geçtiğimiz yakın tarihte ise istikrarsız bir şekilde ligde zirveden uzak kalmış durumda. Aslında FM oyuncuları için bu takım biçilmiş bir kaftan. Çünkü biz FM oyuncuları, genelde geçmişi başarılarla dolu olan ama son zamanlarda başarıdan uzak kalan takımları alıp yeniden o takımı geçmişteki başarılarına taşımayı çok severler. O yüzden FM’de Trabzonspor’u çalıştırmak keyifli olabilir.
Beklentiler
Ligde beklentisi ilk 4’e girmek olan kulübün öncelikli hedefi kadroyu genç tutup, mali disiplini esnetmemek oldu.
Sezon Öncesi
Sezon öncesi hazırlık kampında taktiksel antrenman yaptırdım. Taktiksel antrenman; maç kondisyonu, genel kondisyon, taktik ve taktiksel yatkınlığı arttırıyor. Bundan dolayı, taktiksel antrenman benim için önemli. Takım ne kadar çok taktiğe alışırsa sahada o kadar çok sonuç alabiliriz. Taktiğimiz ise 4-1-2-3 şeklinde oldu. Bu taktik ile sezon öncesi kampında; tiki taka ve fiziksel antrenmanlar da yaptırdım. Çünkü; Avrupa Ligi, Süper Lig ve Kupa olmak üzere 3 kulvarda yarış yapacağım ve hepsinde de rekabetçi bir takım olacağım için güçlü ve dayanaklı bir takım kurmak istedim. Sezon, uzun bir maratondur ve bu maratondan diri çıkmak her takımın istediği bir şeydir. Özellikle benim taktiğim de beklerin ekstra dayanıklı olması gerekiyor. Çünkü ‘kanat bek’ rolünde oynattığım isimlere bir de ‘hücum çıkın’ diyorum ki adamlar durmadan maçı 70-80 metre git-gel yaparak oynuyorlar. Sezon başında o yüzden fiziksel antrenmanlar da bir hayli önem taşıyor.
Hazırlık Maçları
Sezon öncesi kampı ile birlikte yoğun bir hazırlık maçı fikstürü de ayarladım. Bunun sebebi az önce yukarıda da belirttiğim gibi hem kondisyondan hem de futbolcuların taktiğe daha çabuk uyum sağlamasını sağlamak. Futbolcular birbirleriyle ne kadar çok maç yaparsa, takım içi kimya ve taktik tahtasındaki kimya da o derece artıyor. Artık oyunun bu yönleri çözdük çünkü. 24 günlük süreçte 8 maç oynattım takıma. Bunun sebebi takımı Avrupa Ligi’ne hazırlamak için. Sonuçta perşembe ve pazar günleri maça çıkacak bu takım 2 gün arayla 2 maç şeklinde. Bende bu yoğun tempoya hazırlamak için yoğun bir kamp dönemine soktum resmen takımı. Bazı FM oyuncuları için sezon öncesi önemsiz gözükebilir ama ciddi anlamda önem taşıyor sezon öncesi kampları. Naçizane tavsiyem sizde sezon öncesi kamplarını sıkı bir şekilde tutun. Sezon öncesinde bahsettiğim gibi 8’i 24 gün içinde olmak üzere 9 karşılaşma yaptım ve 8 galibiyet aldım. Tek mağlubiyetim Atletico’ya karşı oldu. Sağlam hazırlık maçları çıkarttık.
Diziliş & Taktik
Sahaya yayılış şeklimiz 4-1-2-3 şeklinde, sezon başında takımı böyle başlattım, sezon bitene kadar da kolay kolay vazgeçmedim bu taktikten. Bu taktiğin avantajı ve dezavantajı bir hayli çok. Bunları bu taktiği özel bir şekilde yazdığımda daha çok detaylandıracağım. Şimdilik sadece taktiğin üzerinden sizlere anlatım sunacağım. Taktik de oyun sistemi olarak ”özelleştirilmiş tiki taka” yazıyor. Yani kendi oluşturduğum bir sistem. Kısa paslar yapma, dar alanda ve oyunun boyunu kısaltarak oynamak, rakip ceza alanına paslı girme, daha yaratıcı ve kreatif oynama, beklerin ileri çıkması gibi komutlara sahibiz; topa sahipken. Bu komutlar için öncelikle teknik kapasitesi yüksek oyunculara ihtiyacımız var ki çünkü kısa paslı bir oyun ve yaratıcı bir oyun oynuyoruz. Kısa paslı, dar alanda oynanan oyunda teknik kapasite önem arz ediyor çünkü direkt olarak rakibi delmeye çalışmak yerine boşluklar arama derdindeyiz. Burada da teknik ve futbolcunun vizyonu, zekası devreye giriyor. Orta sahada Sosa gibi bir adam olunca bu problem hemen çözülüyor. Bir diğer orta sahamızın yani ”iki yönlü’‘ oynayacak olan adamımızın ise biraz daha dinamo tarzında, fiziksel yönü kuvvetli bir adam olması tercihimiz. Çünkü Sosa tamamen oyunu tek yönlü oynarken, o diğer tüm her yere koşmak, bir nevi takımın orta sahasında nefer olmak durumunda. Dinamizm ve tekniği orta sahanın merkezine yerleştirmek, bu taktikte muazzam işe yarıyor. Beklerimizin ise, ofansif açıdan ve dayanıklılık açısından iyi olması gerekiyor. Bekleri ileri çıkart komutunu verince kanatlarda aynı anda 4 adam birden atağa çıkmış oluyor. Ofansif açıdan çok zengin bir durum olsa da geride geniş açı bıraktığımız için çoğu zaman bu komut nedeniyle atak üstüne atak yiyoruz. O yüzden bazen çok tehlikeli olabiliyor bu komut.
Trabzonspor’a bu taktik uydu aslında çünkü bahsettiğim gibi Trabzonspor’un oldukça iyi bir orta sahası (Sosa) ve çok iyi ofansif bekler (Novak ve Pereria) var. Bu üç adam bile takıma 45 gole yakın katkı sağladı. Gerçekten bunu birazdan istatistiklerde göreceksiniz.
Yeni Transferler
Sezon öncesinde transferi oyuna başlamadan kapatıyorum. Bunun sebebi oynadığımız oyunun daha gerçekçi olmasını sağlamak. En azından ilk dönemde takıma adam alıp, satmıyorum ta kii, Ocak transfer dönemine kadar. O yüzden sezon öncesinde tüm oyunda transfer kapalı oluyor.
Yeni Personeller
Personel konusunda her zaman ince eleyip, sık dokuyorum. Personel arama motorunda gözlemcisinden, asistan menajerine kadar hepsini tek tek arayıp; en iyisini buluyorum. Yine öyle yaparak, komple ekibi yeniledim.
Erken Açılış
Sezonu Avrupa Ligi sebebiyle biraz erken açtık. Avrupa Ligi ön elemelerinde önce Fransız ekibi Strasbourg’u sonrasında ise Polonya takımı olan Legia Varşova’yı eledim ve gruplara kaldım. Bu dört maçta hiç gol yemedim.
Oturması Gereken Taşlar Var
Ligi açtığımız da güzel bir başlangıç yaptık ama devam eden süreçte düşe kalka devam ettik. Ligin ilk devresinde en zorlandığım ay, Eylül ayı oldu. Takım biraz oturmamış ve pozisyon üretmekte sıkıntı yaşıyordu. Hal böyle olunca koskoca 4 maçta 3 gol atabildim ve 3 beraberlik, 1 galibiyet ile Eylül ayını sancılı bir şekilde geçirdim.
Kasım ayı gelince de yine biraz sıkıntı çektim ama takım biraz daha oturduğu için, artık oyun anlamında daha az sorun çıkıyor, tek problem skora gitme oluyordu. Bir Beşiktaş maçında da bu gözler önüne serildi. Beşiktaş’a karşı deplasmanda harika futbol oynamama rağmen maalesef 1-0 kaybettim maçı. Zaten 3 İstanbul takımıyla yaptığım maçlarda sadece ilk devrede Beşiktaş’a kaybettim. Fener’i evimde 1-0 yendim, Galatasaray ile ise 0-0 berabere kaldım. İlk devre sonunda 10 galibiyet, 6 beraberlik, 1 mağlubiyet aldım. Aslında bakıldığı zaman Türkiye standartlarında hiç fena bir tablo gibi gözükmüyor ama öyle bir Galatasaray ve Beşiktaş vardı ki ilk devrede, ligi hallaç pamuğu gibi attılar. Özellikle Galatasaray, attığı 43 golle dosta düşmana korku veriyordu. Ne yalan söyleyeyim işimin zor olacağını hatta şampiyon olamayacağımı bile düşünmeye başlamıştım çünkü oturması gereken taşlar bir hayli fazlaydı. Lider, otoriter bir stoper gerekliydi. Hossieni ve Hüseyin çok potansiyel vaat etseler de henüz çok gençlerdi. Orta saha merkez de Abdulkadir Parmak her maç üst düzey oynayamıyordu. Merkez de eksiğim vardı. İki üç transfere ihtiyacım vardı ve o transferleri yapmaya kararlıydım.
İlk Devre Puan Durumu
32 gol atıp, 14 yedim. Fena bir istatistik değil ama dediğim gibi Galatasaray ve Beşiktaş çok fena bir ilk devre geçirdiler.
İlk Devre Fikstürü
Ocak Transfer Dönemi
İkinci devreye başlarken en azından ligdeki şampiyonluk yarışından kopmamak adına hamleler yapmak istiyordum. Tamam takımım dirençliydi, maç kaybetmiyordu ama bu direnç nereye kadar sürebilirdi ki? Kadromda yetersizlikler vardı ve rekabetçi bir takım kimliğinden çıkmamak için bu yetersizliği çözmem gerekiyordu. Mali açıdan kötü, maaş bütçesi sıkıntılı olan bir kulübe, direkt nokta atışı transferler yapmam gerekliydi. Yine ince eleyip, sık dokudum ve üç genç adamı kadroma kattım. Orta sahada dinamizmi arttırmak için tekniği de iyi olan Orkun Kökçü’yü aldım. Orkun ikinci devre boyunca takıma harika katkılar sağladı ve şampiyonlukta önemli işlere imza attı. Hem de baya önemli. Defans merkeze genç olmasına rağmen oldukça tecrübeli ve otoriter olan aynı zamanda da pasör bir stoper olan Rob Holding‘i kattım. Gerçekten Holding de gerideki patron oldu ve iyi işlere imza attı. Ama Orkun ve Holding’i kısa vadede düşündüğüm için, sadece kiralayabildim. Zaten almam imkansız gibi bir şeydi çünkü transfer bütçem çok yetersizdi. Mikel’i devre arasında sattım ve ancak oradan bütçe elde ettim. Devre arasında bonservisiyle aldığım tek adam, Alex Blesa oldu. 18 yaşındaki İspanyol’a, 1.3 M € para ödedim ki gelecekte çok şey beklediğim bir adamdı. Rotasyonda da sıkça şans buldu. Ocak transfer dönemi böyle geçti, takımdan Mikel’i yolladım ve 3 genç adamı, kanayan bölgelere aldım. Bakalım bu kanayan bölgelere bu adamlar tedavi olabilecekler mi?
İkinci Devre: Zirveye Tırmanış
Demiştim ya lig uzun maratondur, nefesimizi iyi muhafaza etmeliyiz diye. Aynen böyle de oldu. İlk devre dirençli, zor kaybeden takımımız, ikinci devre kazanma serilerine de başladı ve nefesini ekonomik kullanarak zirveye tırmanmaya başladı. Öyle ki, bir seri yakaladık, tam 10 maç üst üste kazandık ve bu 10 maçın 7’sinde kalemizi gole kapatarak başardık bu seriyi. Transferler takıma uyum sağlamış, sistem tam anlamıyla oturmuş, Avrupa Ligi’ndeki grup bitmiş ve fikstürümüz de rahatlamıştı. Serinin birçok sebebi vardı ama en başta bunlar geliyordu. İkinci devrede İstanbul takımlarına da hiç kaybetmedim, 2 galibiyet, bir de beraberlik aldım. Bu da zirveye tırmanış yolunda benim bir hayli yolumu açtı. İkinci devrenin 3. maçında Konya’yı yine yenemedim, ilk devrede de berabere kalmıştım zaten o konuda benim açımdan çok sinir bozucu bir hal aldı bu Konyaspor maçları. Kasımpaşa ile ise evimde 1-1 berabere kaldım ki 47 şut attığım bir maçtı ve beraberlik beni çıldırttı.
Bu maçta inanılmaz sinir bozucu bir maç olarak kayıtlarımıza geçti. Şampiyonluk yarışı tam kızışmışken evimde Beşiktaş’a 4 attıktan sonra deplasmanda Rizespor’a yenilmem ise ben tamamen şampiyonluktan eder diye düşünmüştüm ama rakiplerde benim gibi hatalar yaptılar ve şampiyonluk yarışı son haftaya hatta son dakikaya kadar nefes kesici bir şekilde devam etti.
Bizim deplasmanda Fenerbahçe’den bir puan çıkarttığımız maçta da yine şampiyonluk gitti diye düşünmüş ama o hafta da Beşiktaş ve Galatasaray birbirleriyle oynadılar ve beraber kaldılar. Bu sebepten dolayı şampiyon düğümü yine çözülmedi. Bu kırılma maçları bile sezonun düğümünü çözemiyordu ve artık her şey son haftaya kalmıştı.
33. Haftada alınan sonuçlar
Ya Şampiyonluk Ya Hüsran
Son haftada evimde ligin iyi takımlarından Gaziantep FK ile oynayacaktım. Hata şansım yoktu, maçı kazanmak; şampiyonluğu kazanmak demekti. Maçta yapacağımız her şeyi yaptık, harika bir tempo ile rakibe top göstermeden tek kale futbol oynadık üstelik her şeyde lehimize gidiyordu, rakip 6. dakikada 10 kişi kalmış, 43’de öne de geçmiştik ama saçma sapan bir penaltı ile dakika 83’de gol yedik. Bu andan sonra ”gitti ulan tüm sezonun emeği” derken, aynı anda var gücümüzle de yüklenmeye devam ediyorduk. Artık her şey tam bitti derken, 90+3’de 18 yaşındaki bir çocuk 22 metreden şampiyonluğu getiren harika golü atmış, sezonu dramatik bir şekilde ”şampiyon” olarak tamamlamıştık. İnanılmaz bir sezon, inanılmaz bir maçla bitmişti. Galatasaray’da bizimle aynı puanda ligi bitirmesine rağmen, ikili averajda onlardan üstün olduğumuz için biz şampiyon olduk.
Lig Sonu Puan Durumu
Bu kadro ile 23 galibiyet, 8 beraberlik ve 3 mağlubiyet almak güzel bir başarı bence. Şampiyonluk bu başarının çileği oldu. Şampiyon olamasak bile harika bir başarıya imza atmışız derdim. Ligin sürpriz takımı GBB olurken, Sivasspor ligi çok kötü bir yerde bitirdi.
Bireysel Performanslar
Bireysel açıdan; Sosa, Pereria, Nwakaeme ve Novak’ın performansı çok iyiydi. Tüm takım iyiydi ama bu 4 isim ekstra iyiydi. Pereira sezonu 15 asist, 2 gol ile kapattı. Sosa, ligde 19 gol atıp, 10 asist yaptı. Novak yine 7 asist yaptı. Nwakaeme ise sezon boyunca 18 gole imza attı. Ofansif açıdan bunlar harikaydı. Forvetlerim ise berbattı. Özellikle Sturridge 9 gol ile kapattı sezonu ve satılmayı hak ediyor şuanda. Gençlerden ise, Faruk Genç (sol bek) çok iyi performanslar sergiledi rotasyonda. Abdülkadir Parmak da uzaktan golleriyle etkiliydi ve yine rotasyonda şans bulan Advijaj da golleriyle dikkat çekti.
Sosa
Pereira
Avrupa Ligi
Avrupa Ligindeki grubum tam dişime göreydi aslında ve bu gruptan 9 puanla ikinci olarak çıktım. Çok da önem vermediğim Avrupa Liginin 2. turunda ise rakip ManU olunca hiç önem vermemeye başladım ve zaten iki maç sonunda 7 gol yiyerek ManU’ya elendim ve bu maceramız Şubat ayında sona ermiş oldu.
Sezonun En iyi 11’i
Kapanış
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere, bol FM’li günler. 🙂