Championship Manager- Football Manager ropörtajlarımıza NTV Spor’da basketbol haberleri ve yorumculuğu ile tanıdığımız İsmail Şenol ile devam ediyoruz.
1) İsmail Bey, öncelikle yoğun programınız arasında bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz. Sizi daha çok basketbol haberleri ve yorumculuğu ile tanıyoruz ancak bir dönem futbol oynadığınızı ve müzik grubunuz olduğunu da biliyoruz. Klasik olacak ama bize kısaca İsmail Şenol’u tanıtabilir misiniz?
Kısaca, hayattaki en büyük hobisini iş haline getirmeyi başarmış şanslı azınlıktan biriyim. Futbol, atletizmden sonra denediğim spordu ama en üst seviyede profesyonel olabilecek kadar iyi değildim. Zaten memlekette üniversite sınavlarına hazırlanırken sporu da aynı zamanda götürebilmek bir mucize. Ben o mucizeyi gerçekleştiremeyenlerdendim. Tercih yaptım, okula devam ettim. Müzik tamamen arkadaşlarla kendimizi eğlendirmek için yaptığımız bir aktiviteden ibaret. Grubun var deyince havalı duruyor ama tek işimiz eğlenmek.
2) Takip ettiğimiz kadarıyla bir bir dönem kendi blogunuzda da takipçilerinizle gündeme dair yorumlarınızı paylaşıyordunuz fakat son dönemde blogunuzun güncelliğini yitirdiğini görüyoruz. Ayrıca bir dönem Caner Eler, Kaan Kural ve Orkun Çolakoğlu gibi isimlerle birlikte Yazıhaneden.com üzerinden takipçilerinizle yorumlarınızı paylaşmıştınız.
Bu çerçevede sizi örnek alan ve hayali NTV Spor gibi ülkemizin spor yayıncılığı konusunda adından söz ettiren bir mecrada spor yayıncılığı yapmak isteyen gençlere tavsiyelerinizi öğrenebilir miyiz?
Blogu açarken kişisel bir arşivimin olmasını istiyordum esasında. “Yazıların tek bir yerde toplanması ilerisi için iyi olur” diye düşündüm. Geçmişteki yazılarımı yavaş yavaş topluyorum ve yayınlandığı tarihle bloga koyuyorum. Yazıhane herkesi çok heyecanlandıran bir projeydi. Grantland örneğiyle yola çıkmıştık. Fakat Grantland tamamen profesyonellerden oluşan, arkasında ESPN gibi bir medya devini bulunduran bir oluşum. Haliyle amatörce yürütmenin pek imkanı olmuyor. Ben Yazıhane ekibine çok inanıyorum, çok yetenekli bir grup. O ekibin ideal dünyada profesyonelce yürütülen bir düzende bulunması ve daha çok üretmesi gerekiyor. Gerçek hayatla ideal dünya çok farklı ne yazık ki.
3) Türkiye Basketbol Ligi Play-Off serisinde Anadolu Efes’i mağlup ederek 28 yıl sonra şampiyonluk kupasını kazanan Pınar Karşıyaka’nın şampiyonluğunu bir Karşıyakalı olarak kısa bir kaç cümle ile değerlendirmenizi istesek ilk sözleriniz ne olurdu?
Karşıyaka’nın şampiyonluğu, bir felsefe benimseyip, kurduğu stratejiyle uzun vadeli plan yapmanın ödülü. Belki de bu şampiyonluğun kıymetini en iyi Football Manager oyuncuları anlayabilir. Çünkü Ufuk Sarıca gerçek hayatta başarılı bir FM oyuncusu gibiydi. Bir FM oyuncusunun başarmaktan gurur duyduğu her şey vardı bu şampiyonlukta: Düşük bütçeyle iyi transferler, iyi hücum eden bir takım, taraftar ve gişe gelirleri, Türkiye Kupası ve Cumhurbaşkanlığı Kupası sonrası gelen şampiyonluk, dar bütçe sebebiyle ayrılan oyuncular ve yapılan yeni transferler… Tarihin en unutulmaz şampiyonluklarından biri kesinlikle.
4) NBA’de hangi takımını tutuyorsunuz ve tutmuş olduğunuz takımın maçlarını anlattığınızda tarafsızlık konusunda izleyenler üzerinde bir etki bıraktığınızda inanıyor musunuz?
NBA ya da yurt dışındaki herhangi bir ligde takım tutma hadisesini anlayamıyorum açıkçası. Saygı duyuyorum ama anlayamıyorum. Bir insan Arsenal’a niye aidiyet hisseder? Ya da Liverpool’un yenilgisine neden üzülür, anlamlandıramıyorum. Hayır zaten hepsi endüstriyel futbola boyun eğiyorlar zaten. Ben mesela 90’lı yılların ortasında biraz Avrupa’yı dağıtan Dominique Wilkins efekti, biraz da şahinli formaların güzelliğiyle Atlanta Hawks’ı tutmaya başladım. Ne kadar taraftarım bilemem 🙂
Maç anlatmak benim küçüklüğümden beri hayalini kurduğum bir iş. Maç anlatma hadisesinin kendisi, kimin maçını anlattığımdan bağımsız beni heyecanlandırıyor. Spikerlik çok çalışarak, büyük fedakârlık yaparak elde edilen bir meslek ve hiçbir spiker sadece bir takımı desteklediği için mesleğini tehlikeye atmak istemez. Benim durumum da farklı değil. Yaptığım işi seviyorum, keyif alıyorum.
5) Türkiye Basketbol Ligi (Yeni sezonda değişen adıyla Basketbol Süper Ligi) 2015-2016 sezonunun fikstür çekimi geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. 2015-2016 sezonu hakkında fikirlerinizi alabilir miyiz? Bizi bu sezon geçtiğimiz sezona göre daha heyecanlı maçlar bekliyor diyebilir miyiz?
Avrupa’nın en pahalı ligiyiz. Kümede kalma hedefiyle yola çıkan takımlar bile şöhretli oyuncuları kadrosuna kattılar. 16 takımın 10’u Avrupa kupalarında mücadele ediyor. Heyecan ve çekişme üst düzeyde olacak. Tarihin en zorlu sezonu bizi bekliyor.
6) Basketbol Süper Ligi’nde NBA gibi sezon sonu ödülleri olsaydı ve bu ödüller sizin tarafınızdan verilseydi hangi ödülü kime verirdiniz? ( MVP, Yılın savunmacısı, yılın altıncı adamı, yılın koçu, en çok gelişme gösteren oyuncu, en iyi beş, en iyi ikinci be, en iyi üçüncü beş, en iyi savunmacı beş ve her ne kadar ülkemizde tam olarak karşılığı olmasa da yılın çaylağı)
Normal sezon sonu ve playoff sonunda ödüller çok değişkenlik gösterir. Bugünden bakınca playoff da dahil olacağından;
MVP: Bobby Dixon
Yılın Savunmacısı: Stephane Lasme
En İyi Altıncı Adam: Jan Vesely
Yılın Koçu: Ufuk Sarıca
En Çok Gelişme Gösteren Oyuncu: Jon Diebler
En İyi Beş: Bobby Dixon – Andrew Goudelock – Ryan Broekhoff – Nemanja Bjelica – Stephane Lasme
En İyi İkinci Beş: Jamon Gordon – Sinan Güler – DJ Strawberry – Novica Veliçkoviç – Nenad Krstiç
En İyi Üçüncü Beş: Kalin Lucas – Cedi Osman – Bogdan Bogdanoviç – Dario Şariç – Jan Vesely
Yılın Çaylağı: Furkan Korkmaz
7) Sizinle basketbol ve spor yorumculuğu üzerine uzun süren bir röportaj yapmak isterdik fakat isterseniz okurlarımızın merakla beklediği Championship Manager ve Football Manager konusuna geçelim. İlk olarak oynadığınız CM/FM serisi nedir?
CM 99/00 ile başlamıştım oyuna. Henüz Türkiye Ligi yoktu ve oynaması en keyif veren oyunlardan biriydi.
8) Oynadığınız CM/FM serilerinden favoriniz hangisidir? Nedenini öğrenebilir miyiz?
İlki çok güzeldi, 99/00 bence zorluk derecesi açısından serinin en zor oyunu olabilir. Ancak favori dersek en yeni FM 15 bence zirve. Detay seviyesi, transfer çeşitliliği ve gerçekçiliği, iletişim yollarının çokluğu olağanüstü. Keşke daha çok vaktim olsa da daha çok oynayabilsem.
9) CM/FM bağımlılık düzeyinizi nasıl ifade edersiniz?
Hayatımın bir döneminde bazı hafta sonları hiç çıkmadan toplamda 15-16 saat oynadığım oluyordu. Eğer oyun jargonuyla belirtmek gerekirse “Don’t forget to feed the cat” tam olarak beni ifade eder. Oyunu yükleyip oynamama ihtimalim yok. Bir noktadan sonra kendimi kontrol etmekte zorlandığımdan oyunu silmek zorunda kaldım.
10) CM/FM serisini eğlence amaçlı mı yoksa oyunun veri tabanından yararlanmak için mi oynuyorsunuz? CM/FM’nin bir tutku olduğunu bildiğimiz halde bu soruyu soruyoruz ama 🙂
Eğlence amaçlı oynuyorum kesinlikle. Ancak veri tabanı da yardımcı olmuyor değil. İki sezondur La Liga anlattığımdan, birçok La Liga takımıyla birer sezonluk oynayıp kapatıyorum. En azından kadro durumunu, dizilişte ne tip tercihler olabileceğini detaylı incelerken genel bir fikir ortaya çıkıyor. Ancak FM database’ine güvenip oyuncu analizi yapmaktan kaçmak lazım. O sadece oyuncu isimlerine aşinalık yaratıyor.
11) CM/FM serilerinde takım tercihiniz nedir? Büyük bir takımı alıp dünya yıldızlarını toplamayı mı, yoksa kendi dünya yıldızlarınızı tuttuğunuz takımda yetiştirmeyi tercih ediyorsunuz? Favori takımınız hangisi? (Karşıya’dır diye tahmin ediyoruz ama 🙂
Bende hep “iyi taraftarı olan ancak potansiyeline ulaşamamış takımları alma” hastalığı vardır. Yıllarca Atletico, Borussia Dortmund, Inter, Liverpool, Celta Vigo, Sevilla gibi takımlarda oynadım. Milan düşüşte olunca onları aldım. Karşıyaka da bu tanıma uyduğu için tabii ki çok oynadım. Ancak Türkiye’de oynamak keyif vermiyor sınırlamalar yüzünden. Belki seneye yeniden dönerim 🙂
12) Football Manager’da yeni bir kariyere başladığınızda ilk icraatınız nedir? Hemen yeni yetenekleri arama mı? Antrenman programları, yeni antrenörler ve gözlemciler belirlemek mi?
İlk işim kadroya bakmak olur, en uygun dizilişi belirlemeye çalışırım. Vazgeçilmez oyuncularımı seçer ve onların kontrat durumlarına göz atarım. Sözleşmesinde az kaldıysa hemen onlarla imzalarım. İşime yaramayacak ama yüksek maaşlı oyuncuları transfer listesine koyarım. İlk açtığınız gün bazı serbest oyuncular olur. Gün atlamadan o serbest oyuncular içinde işime yarayacak birisi var mı, ona göz atarım. Eskiden Taribo West olurdu mesela 🙂 Transfer ve kiralık oyuncu listelerine mutlaka bakarım. Ve tabii ki antrenman programında her departmanda en az dört yıldızı ayarlamak önemli olduğundan, işime yaramayacak antrenörlerle yollarımı ayırıp, yeni antrenör arayışlarına girerim. Mümkün olan en iyi sağlık ekibini kurmaya çalışırım. Kısacası oyunu açmam ve ilk kez “Continue” tuşuna basmam arasında birkaç saat oluyor.
13) Her kariyerimde mutlaka transfer ederim dediğiniz sabit bir oyuncu var mı?
Öyle yok, ancak gerçek hayatta sevdiğim ya da gerçek hayatta keşfettiğim oyuncuları mutlaka almak isterim. Son yıllarda Keylor Navas, Nolito, Pape Diop, Vicente Iborra, Denis Cheryshev, Jeremy Mathieu, Eder Balanta, Alan Nyom gibi birçok isim var. Ancak yıllardır transfer etmekten vazgeçmediğim isim Miranda’ydı. Hız, çabukluk, pozisyon alma gibi özelliklere çok dikkat ederim stoperde. Birçok oyunda ilk transfer ettiğim oyuncuydu Miranda. Bir de çok pozisyonda oynayabilen verimli isimleri severim. O yönden de Alexander Farnerud her zaman zirvedeydi.
14) CM/FM serisinde en uzun kariyerinizi hatırlıyor musunuz?
Ben oyuncuları tanımadığım noktaya geldiğimde bırakıyorum. Genelde beş-altı sezondan sonrasını oynamayı sevmem. Çok uzun kariyerim olmuyor o yüzden 🙂
15) Football Manager oynarken unutamadığınız bir anınızı paylaşabilir misiniz?
Anı çok var, hatta birçoğunu söylersem ciddi bir ruh hastası olduğumu düşünebilirsiniz. Oyuncularla kritik maç öncesi konuşma yapma, oyun esnasında heyecandan verdiğim tepkiler, salonda gol sevinçleri falan çoktur. Ancak unutamadığım anım, Celta Vigo’yu çalıştırırken kupa yarı finalinde Villarreal’e ilk maçta içeride 4-1 yenilmiştim. İkinci maçta 1-0 geriye düştüm, 5-1 kazanarak finale çıktım. Bu benim için unutulmazdı.
16) Football Manager serisinde favori taktiğiniz nedir? Taktik oluştuturken herhangi bir teknik direktörden etkileniyor musunuz?
Favori taktiğim biraz kadroma ve en çok da oyunun motoruna göre değişiyor. Örneğin FM15’te ne yaparsanız yapın, 3-5-2 ya da 4-4-2’yle çok başarılı olmanız mümkün değil. Bu kısmını pek sevmiyorum aslında. Deneme yanılmayla buluyorum doğru taktiği.
17) CM/FM serisinde “Bu oyuncuyu ben keşfetmiştim” dediğiniz bir oyuncu var mı?
Çok var. Kim Kallstrom ilk göz ağrım mesela. Onun çok daha yukarılara çıkmasını beklerdim. Julius Aghahowa Türkiye’ye geldiğinde çok merakla izledim ama beklentilerimi karşılamadı hiç. Ancak oyunda keşfettim dediğim isimlerden en yukarı çıkanı Miranda oldu. En son FM 15’teki yeni transferim Danny Ings Liverpool’a gitti. Bakalım nasıl geliştirecek kendini? Yine de hayal kırıklıkları diğer örneklerden çok daha fazla. Alexander Farnerud, Maxim Tsigalko, Isaac Okoronkwo, Kennedy Bakırcıoğlu, Furkan Özçal, İrfan Başaran gibi isimler hep hayal kırıklığıdır.
18) Okurlarımızın “Bu soruyu kesin sorun” dediği can alıcı soruya geldik 🙂 Football Manager kariyerinizde kritik bir maç öncesi oyunu kaydedip, maçı kaybetmeniz durumunda oyuna kayıtlı kariyerinizden devam ediyor musunuz? Kısasa save-load yapıyor musunuz?
Ona oyun başında karar verirsin. Bu oyunda “kaydedip başlayacağım”, ya da “bu oyunda hiç hile yapmayacağım” dersin. Bazı oyunlarda yaparım, bazılarında yapmam. Yapmanın ayıp olduğunu düşünmüyorum ya, neticede kendi kendine oynadığın bir oyun. Kimseyi hileyle aldatmıyorsun.
19) Football Manager kariyerinizde hiç kovuldunuz mu? Kovulduysanız ne hissettiniz?
Daha yeni Deportivo’dan kovuldum! Serbest bir oyuncu almak için maaş bile artırmadılar, ultimatom bile vermeme izin vermeden kovdular beni. Kızdım, yalan değil. Sonra gidip Hoffenheim ile hayatımda en keyif aldığım oyunlardan birini çıkardım. Yannick N’Djeng’i keşfetmemi sağlamıştı. Ucuz santrfor arayanlara önerim olsun 🙂
20) Arkadaşlarınızla sohbet sırasında bir futbolcudan bahsederken, ben bunu Football Manager’da almıştım sonra şu kadara sattım gibi muhabbetleriniz oluyor mu?
Olmaz mı? Ben eşit ağırlıkçıydım. Bizim sınıf derece sınıfı olduğu için, ek fen dersleri isterlerdi. Ben meslek lisesi okuduğumdan hiç temel bilgim yoktu, bir işe yaramayacağını düşündüğüm için hep biyoloji derslerinde en arka sıraya geçer kadro kurardım. Fırat’la hâlâ o günleri hatırlarız. Şimdi Mert Aydın’ın oyunda aktif kariyeri var. Ofiste onunla çok FM muhabbeti döndürürüz. İyi FM oynar o da.
Bir sonraki röportajımızda görüşmek üzere… İsmail Şenol’a içten cevapları için tekrardan teşekkür ederiz.