Konuk yazar projemize Erol Çavdar’ın bize göndermiş olduğu “Football Manager’da Profesyonellik vs Duygusallık” isimli yazı ile devam ediyoruz. Erol Çavdar‘ın Altınordu ile başlayan ve Türkiye Milli takımına kadar uzanan kariyerini okurken her Football Manager tutkunu kendisinden bir parça bulacaktır sanırım. Özellikle “Dakika 86 ve Bayrampaşa penaltıyı gole çevirdiğinde alkış tutmaktan ellerim şişmişti” ve “Ama bunlar olurken ben yavrularımı,evlatlarımı düşünmekten kendimi alamıyordum” cümleleri bu güzel yazıyı en güzel özetleyen cümleler olarak dikkat çekiyor.
Managerlik oyununu bana sorarsanız alt takımlardan başlayıp sonra yukarılara yükselerek oynamak daha güzel ve daha mantıklı.
Kariyerime önce Altınordu‘da başladım.Takımın bütçesi çok iyi olmasa da alt yapı ve antreman tesisleri gayet iyiydi.İlk sezonun ilk yarısında takıma sadece tecrübeli oyuncu Ceyhun Eriş‘i dahil ettim. Takımım ilk yarıyı orta sıralar da bitirmişti ve yönetimde biraz homurdanmalar çıkmıştı. İlk yarı transfer sezonu açılınca takıma 4-5 oyuncu dahil ettim ve bu gelen oyuncular sayesinde ilk sezonu 4.sırada bitirdim. Orta sıralar da oynaması beklenen Altınordu 2.lig’de play-off oynuyordu ve bu bana ve tüm takıma cesaret vermişti. Fakat ilk maça o sene çok formda olan Eyüpspor geldi. (Bu arada Eyüp’de oturuyorum)Eyüpspor ile ilk maçımda kendi sahamda 1-1 berabere kaldım ikinci maçta ise 2-1 yenilerek o sene 1.lig hayalime son vermiş oldum.
Altay şampiyon olarak Bozüyükspor’da elemelerde bir üst lige çıktılar. Bu bende çok hırs yapmıştı ve kendimi yedim bitirdim desem yeridir, ama bir yandan da bunu hak etmediğimi daha iyi takımların var olduğunu ve takımımın da en az onlar kadar iyi olabileceğini düşündüm. İlk yarı yaptığım transferler beni yukarılara taşımıştı o zaman yeni sezonda daha iyi transferler yaparak bir üst lige yani 1.lige çıkabileceğimi düşündüm ve planımı bu yolda kurdum. Futbolda orta sahaya ve kanat futboluna önem verişim transferlerimi bu bölgeye yoğunlaşmama sebep oldu. Birde iyi bir kaleci ve bir defans oyuncu takıma kattım. Tabi takım transferde para harcamıyor oyunculara sadece kontrat önererek takıma dahil ediyordum. Bu da benim kulüp de saygınlığımı biraz arttırmıştı.
Altınordu da ikinci senemde takımım 34 hafta liderlik gerisindeydi. Ligde 19 takım vardı ve o sezon toplamda 36 maç yapmıştım. 1.sırada Bugsaşspor vardı ve eleme oynamak istemiyordum. Son iki hafta kala 3 puan önümdelerdi ve son maçları, ilk yarı hiç 3 puan alamamış Şekersporlaydı. 35.hafta kesin puan kaybetmelilerdi.[hana-code-insert name=’FMH_1′ /]
35. hafta maçları Bugsaş’ın Bayrampaşa ile deplasmanda benimkisi ise kendi sahamda Pazarsporlaydı.Takımım maçı 4-2 kazanmıştı ama Bugsaş da ilk yarıyı 2-0 önde kapamıştı. Hadi Bayrampaşa yap artık diye dualar etmeye başladım. Dakika 56’da Bayrampaşa durumu 2-1 yaptı. Sevindim ama neye yarar 58.dakika’da Ali Bilgin’in goluyle Bugsaş durumu 3-1’e getirdi. Artık buradan maç dönmez demeye kalmadan 71. ve 73. dakikalarda Bayrampaşanın goller geldi ve ben sevinçten tavana fırladım. Bu son haftaya 1 puan farkla girmek demekti ama son maçları kendi evlerindeydi ve sonuncu Şekersporlaydı. Ama benim yine de umudum vardı. Bunları düşünürken 86.Dakika’da hakem penaltı noktasını gösterdi. Dakika 86 ve Bayrampaşa penaltıyı gole çevirdiğinde alkış tutmaktan ellerim şişmişti. Bu nasıl bir geri dönüştür? Bayrampaşa 3-1 yenilgiden durumu 4-3’e getirmişti. +1 Averaj farkı ile ligin bitmesine bir hafta kala liderlik koltuğuna oturdum ve buraya Bugsaşsporla aramda 8 puan fark verken geldim. Son hafta ligin yeni ekibi olan ama Şekerspordan daha dişli olan bir takımla Denizli Belediyesi ile oynuyordum. Sonuçta mühim bir maçtı ve bir deplasmandı. Ne kadar Denizli Belediye takımıda düşmüş olsa takımın üzerindeki baskı çok büyüktü. Maçı takımımda en çok güvendiğim isim olan Doğan Karakuşun golü ile 1-0 kazandım. Bugsaşsporda kendi evinde maçı 1-0 kazanınca +1 averajla şampiyon oldum. O sene 2.lig 1.grupda yılın manageri seçildim.
Artık 1.lig takımıydım bu çok heyecanlı ve çok mutlu ediciydi ve takımıma çok güveniyordum kesin Süper lige de çıkarım diyordum. Bu sene takımıma yine iyi oyuncular katmak için yola çıktım. Bu konuda istediğimi gerçekleştirdim ama bazı kilit oyuncularım Süper lig takımlarından teklif aldıkları için artık gitmek istiyorlardı, ne diyebilirim ki? Haklılardı. Birde üzerine emekli olan orta sahamın kilit ismi ve takımı buralara getirmeme en çok yardım eden yıldız oyuncum Ceyhun Eriş’te emekli olunca işim zora girdi. Fakat kısa süre sonra takıma Mehmet Nas‘ı kattım ve bu Ceyhun kadar etmese de iyi bir hamle oldu. Ama sol bekimin takımdan gitmesi ve sağ bekimin takımın taktık sistemine bir türlü alışamaması beni yeni arayışlara itti. Bilirsiniz sol ve sağ bek Türkiye’de bulmak biraz zordur ve bir alt lig takımıysanız bu daha da zordur. Sol kanadıma kardeş kulüp olduğum Altay‘dan sağ bekime ise Çek Cumhuriyetli bir oyuncu getirdim. Alt yapıdan bazı oyuncularımı da zaman zaman bu bölge için takıma dahil ettiğim oldu. Lig başladıktan sonra basın ve bahisçiler Altınordu takımının ligde sonuncu olacağı yönünde söylentileri oldu ama bu beni rahatsız etmedi bilakis daha da ateşlendirdi. Bende ayağımı yorganıma göre uzatarak ilk yarı orta sıraların bir altını hedefledim.Yani kafamda 10-12.sıralar vardı.
Ligin ilk maçı AdanaDemirSporlaydı ve bu ilkti, ilk tecrübemdi. Takımıma maçı bıraktırmadım 85. ve 90+1’de atılan gollerle kendi evimdi bir puan kopardım. Maç 2-2 bitmişti ve bu bence iyi bir başlangıçtı. Takımdan bazı oyuncular gidince ve bende iyi olmayanları takımdan kovunca takımımda yeni oyuncular kaynaklı özellikle taktiksel uyum baş gösteremeye başladı ve sonraki 3 maçımı da kaybettim. Sonraları bu sıkıntıyı yaptırdığım idmanlardan aşarak takımı ikinci yarının başlarında 4. sıraya kadar yükselttim. Fakat sonra takımda yavaş yavaş kondisyon sorunları yaşanmaya başlamıştı çünkü kilit oyuncularımın çoğu 33-36 yaş aralıklarındaydı bende üzerlerine çok yüklenip tüm sistemi bu oyuncular üzerine kurunca böyle bir sorun yaşadım ve 7 hafta hiç galip gelemedim. Çok yara alımştım 1.ligde yeni bir takımım, kadrom yeterli değil özellikle rotasyan oyuncu sıkıntısı çekiyorum. Bu durum beni zaten hayal olan 1.lig şampiyonluğundan tamamen uzaklaştırmıştı. Sonra takımımın play-off oynayarak bir üst lige çıkartabileceğim konusuna kilitlendim ama 9.sıralara gerilemiştim daha fazla puan kayıpları beni daha da kötü bir sona hazırlayabilirdi. Bu durumdan bazı değişiklikler ve yeni sistem kurarak çıktım ve ligi 5. sırada bitirip takımıma play-off oynatma başarısı gösterdim.O sene, Gaziantep Belediye 66 puanla şampiyon oldu onları 64 puanla Orduspor izledi. Altınordu ise 54 puan ile 5.sıradaydı.3. olan takım Şanlıurfa 4.olan takım İBB 6.olan takımda Adanaspordu.
Altınordu İBB ile Şanlıurfada Adanasporla eşleşti.Maçlar öncesinde İBB hocası ile atışmamız olmuştu. Kendisini ve takımını daha üst görmüştü. İlk maçı kendi evimde 5-1 kazandım ikinci maçta 3-1 yenilsemde finale çıktım. Finalde Şanlıurfa geldi.Onları da 2-1 ile geçerek Gaziantap belediye ve Ordusporun ardından adını Süper lige yazdıran 3.takım oldum.
Artık Süper lig takımıydım takımda 3 sezon bitirmiştim takımımda tüm yönetimin ve taraftarların güvenini kazanmıştım. Bu başarıdan dolayı da medya da sürekli haberlerim çıkıyordu. Takım da herkes mutluydu oyuncularım ve teknik heyetimin moralleri üst düzeydeydi. Takımımı tatile çıkardıktan sonra bende yavaş yavaş istatistik verileri üzerinde çalışıp takıma yeni sezonda kazandıracağın oyuncular üzerinde çalışmaya başlamıştım ki bir haber geldi .Haziranın 30’unda yönetim seçime gidiyor ve takımın buralara gelmesinde bana sorarsanız önem taşıyan başkan İbrahim Görücüoğlu hakkında artık aday olmayacağı yönünde haberler dönmeye başlamıştı. Başkanlık koltuğunun en kuvvetli adayınında Türker Yakupoğlu olduğunu açıklıyorlardı. İlkten pek önemsemesemde sonralarda basında çıkan haberler de yeni adayın kongreye takım için ciddi maddi yatırımlar yapacağı sözü açıkcası beni bile heyecanlandırmıştı ve yeni gelecek olan kişi sadece bekleyin ve görün diyordu. Ben ise her zaman ki gibi çalışmalarını yapıyordum takımdan göndereceğim ve yeni sezonda oynatmak ve özellikle ileri sezon için düşündüğüm 16-19 yaş aralıklarındaki genç futbolcuları kulübe kazandırmaya çalışıyordum.
Oyuncuları belirledikten sonra da yeni sezonun başlaması için günleri geçirmeye başladım. Beklenen gün de hemen geldi 30 Haziran da yapılan seçimlerde takımı bu günlere getirmem de yardımcı olan başkan artık yoktu ve bu beni ciddi olarak üzmüştü. Yeni başkan önce beni çağırdı ve bana kulüpde kalabileceğimi her hangi bir sıkıntı olmadığını yönetimimden memnun olduğunu ve benim canevim olan antreman ve alt yapı tesislerinde kısıntıya gidiceğini söyledi. Ne kadar karşı çıksamda malesef engel olamadım ve bu durum bana yeni başkana taraf almamı sağladı. Eski başkanı sevmemde ki sebep şuydu; Ben ne zaman bir şey istesem ya kabul ederdi yada zaman isterdi. Kulübe ne kadar üst düzey antranör ve ne kadar futbolcu getirdiysem hatta alt yapıyı istediğim gibi şekillendirip yönettiysem hep verdiği destek sayesinde oldu ve son olarak da stadyumu büyütme kararı almıştık. Ama bunlar geçmişte kalmıştı ve bir önemi yoktu,artık yeni başkan vardı ve ona göre bende takımı idare etmeye başlamıştım. Takım tatilden dönüp transferlerde rayına oturunca hazırlık maçları ayarlamaya başlamıştım ve bir dünya devi olan Inter’den hazırlık maçı teklifi aldım maç kendi sahamdaydı ve kulüp bu maçtan tam 100.000€ alacaktı. Teklifi kabul ettim ve buralara getirdiğim takımımın bir dünya devi ile maç yapması beni hem etkilemiş hemde heyecanlandırmıştı. Tabiri caizse nereden nereye idi. Yavaş yavaş günleri geçirmeye başladıktan kısa süre sonra bir haber geldi.Bu haber tüm medya organlarını etkileyip ülkede bir şok etkisi yaratmıştı. Habere göre Türk milli takım teknik direktörü Fatih Terim istifa etmişti. Gerçekten beklenmedik bir haberdi bu. Bende olacağını beklemediğim ve aslında çekinerem baktığım koltuğa bir başvuru yaptım. Başvurum Türkiye Futbol Federasyonu tarafından incelemeye alındı. Kısa süre sonra bir federasyon yetkilisi bir medya aracılığı ile yeni patronun büyük ihtimal ile Altınordu Teknik Direktörü Erol Çavdar olacağını ve böyle bir hocanın pas geçilmesinin hata olacağını söyledi. Medya da daha önce de Valencia ile haberlerim çıkmıştı fakat bu haber asılsızdı. Bu haberden sonra başkan bana bir mesaj göndererek kulübde kalmamı istemesi de beni ayrıca mutlu etmişti. Kısa süre sonra bana TFF tarafından Türk milli takım teknik direktörlüğü kontratı gönderildi. Benimde bu milli görevi kabul etmemem açıkcası hata olurdu. Teklifi kabul ettikten sonra istemeyerekde olsa Altınordu kariyerimi bitirmek durumunda kaldım ve Altınordudan istifa ettim. İstifamdan sonra kulübdeki antrenörlerimde topluca istifa ettiler.
Artık yeni durağım milli takımdı. Federasyon benden takımı önümüzdeki 2018 dünya kupasına götürmemi istiyordu bende bunu başarabileceğim konusunda onlara söz verdim. Milli takım 5 takımdan oluşan 9.grupda bulunuyor ve grupda Çek Cumhuriyeti,İskoçya,Litvanya ve Avusturya ile boy ölçüşüyordu. İlk maçımda Kayseri Kadir Has stadında oynanan maçda İskoçya ile 0-0 berabere kaldım. İkinci maçta ise Litvanya’yı deplasmanda Arda’nın golleriyle 2-1 ile geçtim. Çek Cumhuriyeti maçında kendisine çok güvendiğim ve 2.ligden bu yana yakından tanıdığım Altınordu’nun etkili ismi Doğan Karakuş’u oynattım. Doğan beni yanıltmadı ve onun da gol attığı maçda Türkiye kendi sahasında Çekleri 3-0 mağlüp etti. Grubun ilk yarı son maçında son dakikalara kadar kök söktüren bir Avusturya vardı. Onları da 85.dakika da Burak Yılmazın attığı golü ile 1-0 yendik.
Ama bunlar olurken ben yavrularımı,elvatlarımı düşünmekten kendimi alamıyordum. Onlar ligin ilk yarısında 6 beraberlik aldılar ve sadece 17 maç da 6 puan toplayabildiler.Onlar kim mi? Altınordu takımı. İstifamdan sonra yeni gelen hoca Hüseyin Kalpar benim kurduğum oteriteyi kuramamış ve bazı kilit oyuncular ben takımdan ayrıldıktan sonra takımdan ayrılma kararı alıp ayrılmışlar. Takıma kattığım genç futbolcularım takımın geleceği ile sıkıntıya kapılıp takımla yeni sözleşme imzalamama kararı almışlar. Takımda devam eden oyuncular yönetimin değişmesi ile başlayan bu süreçte ciddi olarak demoralize olmuşlar ve form tutamama sorunu ile karşı karşıya kalınca takım ciddi bir çıkmazın içine girmiş.Bu durumlar ciddi olarak medya da tartışırken kulübün buralara gelmesinde en önemli rolü üstlenen efsene futbolcusu Ceyhun Eriş Altınordunun kötü gittiğini ve yeni hocanın bir şeyler yapması gerektiği konusunda basına demeçler veriyordu. Tam bu arada Altınordu kulübe yeni hoca arayışına girer gibi oldu. Ben de durumdan haberdar olur olmaz kulübe tekrardan başvuru yaptım. Gerekirse milli takımdan da istifa edebilirim sinyalini verdim. Fakat kısa süre sonra Altınordu’nun yeni başkanı basın mensuplarına kulübe başvurada bulunduğumu ve bu kulübde yerimin olmadığını Hüseyin Kaplar ile mutlu olduklarını ve yola onunla devam edeceklerini açıkladı. Bu hem gammazcılık hemde hainliktir. Bu durum karşısında çok üzüldüğümü söylemek doğru olacaktır. Fakat basında çıkan bu haberlerden sonra bazı medya organları milli takımdaki durumumun federasyon tarafından gözden geçirilmesi ve gerekirse kovulmam gerektiği yönünde haberler yaptılar. Altınorduya geri dönmem artık hayal gibi duruyor yeni başkan anlaşılan çok ters. Benim ise hayalim artık milli takım ile başarılar kazanıp belli bir süre sonra Avrupa’da büyük bir takımın başına geçmek. Avrupa’da kupalar kazanmak isterim. Şimdilik 4 sezonda yaşadıklarım bu kadar eğer buraya kadar hiç sıkılmadan okuduysanız size çok teşekkür ederim.B ir teşekkürü de biz FM hastalarını burada toplayan FMHikayeleri.com sayfasına.
Yazılarını bizlere ulaştırmak isteyen okurlarımız buradan ulaştırabilir. Ya da [email protected] adresine ekran görüntüleri ile birlikte gönderebilir.
erol abi bu yazıya devam etmeni bekliyorum