Football Manager kariyer hikayelerimize kaldığımız yerden hız kesmeden devam ediyoruz. Italian Job adını verdiğimiz İtalya kariyerimizin 2. bölümünden detay ve kariyer hikayesi sizlerle.
Öncelikle kariyer hikayesine başlamadan önce Milan ile yapmış olduğum kariyerin 1.sezonuna göz atmayanları 1.sezona göz atmaya davet ediyorum. 1.sezonu okuduysanız yazının devamından keyfi almanızı dilerim. (Italian Job kariyerimizin 1. sezonuna buradan ulaşabilirsiniz) Yüklü transfer harcamaları sonrasında, ilk sezonu sadece İtalya Süper Kupası ile bitirmek tabiki hayal kırıklığıydı. Özellikle ilk sezondan itibaren Ligi domine etmeye başlamam gerekiyordu. Hedeflere ulaşmak için Orta saha, kanat ve forvete ihtiyacım vardı.
Belotti transferinden istediğim verimi alamamıştım. Bu bölgeye transfer yapmak yerine, kiralıktan gelen Andre Silva ile devam etme kararı aldım. Nedeni ise kanat ve orta saha için istediğim isimlerin fiyatlarının yüksek olmasıydı. Ndombele ve Premier Lig’in Underrated oyuncusu Zaha! 40 milyon avroya Ndombele’yi, 72 milyon avro ile Zaha’yı renklerime bağladım. Sandro Tonali’nin henüz tek başına orta sahayı toparlayamadığını düşündüğüm için Ndombele’ye ihtiyaç duydum. Zaha ise her hocanın kanadında görmek isteyeceği golcü, adam eksiltebilen, boş koşu yapabilen harika bir oyuncu.
Devam eden kariyerimde Ndombele, Milan takımındaki 9. Sezonunu geçiriyor.
Stoper tandemimi ve hattını bozmamıştım. Mattia Caldara’ya Liverpool’dan ciddi teklifler geliyordu ve oyuncu ile tartışmama rağmen takımda kalmasını başarmıştım. Milan ile yolları ayırdığım sezonda ise Caldara’nın yolu 71 milyon avroya Liverpool ile kesişmişti bile.
Lig
Ligi bu sene domine etmem şarttı. İlk iki transfer sezonumda ciddi paralar harcamıştım ve başarı haricinde tutunabileceğim bir dal yoktu.
Zorlu bir süreç olacağını tüm takım olarak biliyorduk. Geçen sezon şampiyonu Napoli ile ikincisi Lazio’nun üzerlerine koyarak lige asılacakları aşikardı. Bu iki takıma ek Inter ve Juventus’ta geçen sezondan derslerini almış gözüküyordu.
Sezonu 3 mağlubiyet ile kapatmayı başardım. Bunlardan sadece bir tanesi şampiyonluk yarışlarında ki rakibim Napoli’den geldi. Diğer rakiplerimle olan maçlarımın çoğunda üstünlük kurmayı başarmıştım.
Özellikle ilk sezon yaptığım, Avrupa maçlarından sonraki hataları bu sezon yapmamıştım. Fakat bu bana Şampiyonlar liginden grup aşamasında elenmeme sebep oldu ☹
3 mağlubiyet 9 beraberlik ile ligi 87 puanla şampiyon tamamlamayı başardım. Çok zorlu ve çekişmeli bir sezondu. Geçtiğimiz sezonun şampiyonu Napoli 84 puanla ikinci, İnter 82 puanla üçüncü, geçen senenin ikincisi Lazio ise 80 puanla ligi dördüncü bitirdi. En yakın takipçisi ise 75 puanla Juventus oldu.
Ronaldo ile yine şampiyon olamadılar.
Bu çekişmeli sezon Lig açısından zevkli ve istediğimiz gibi geçti. İlk hedeflerimizden olan lig kupasını kaldırmayı başarmıştık. Gelelim sezon içerisinde ki Avrupa ve kupa maceramıza.
Avrupa ve Kupa
Şampiyonlar Ligi grup kurası benim için can alıcıydı. Real Madrid, Liverpool, Bayer04..!
İstemediğimiz türden bir sezonun ardından, çıtayı yükseklere koyup böyle bir tablo ile karşılaşmak hoş olmadı tabi 😊
Kuranın ardında kendimi, Şampiyonlar liginde elendikten sonra miczoneda röportaj veren Fatih Terim gibi hissettim. “Olsun, bizde Avrupa Ligini alırız.”
Açılış maçı Liverpool ile evimizdeydi. Güzel bir başlangıç yapmak tabiiki önemliydi. Klopp hocanın Liverpool’u korku salıyordu, durdurabilmek için hücum oyunu oynamak imkansızdı ve benim oyun yapım defansa pek yatkın değildi. Evimizde oynamanın avantajıyla cesur bir 11 ile çıktım ve sonuçta beklediğim gibi oldu ama ilerisi için ümitlendirdi. 1-2 kaybettik ilk maçı.
İkinci maç Bayern04 ile deplasmandaydı. Kuranın ardından Bayern04 maçlarının ikisine de 6 puan yazmıştım kafamda ama Almanya deplasmanı her zamanki gibi zor geçti. 2-2 beraberlik ile kara kara düşünerek İtalya’ya geri döndük.
2 de 1 ile başladığımız gruplara, Real Madrid maçı ile devam edicektik. Evimizde oynadığımız ilk Madrid maçını iyi bir savunma ile Mourinho Inter’ini hatırlatırcasına 1-0 kazanmasını bildik. İlk iki maçtan sonra azda olsa bu galibiyet umutlandırmıştı. Tabii arkasından Madrid deplasmanına çıkıcaktık.
Santiago Bernabéu stadına ilk maçta tutan taktiği bozmadan çıktım. Bu sefer sonuç 1-0 alehimize sonuçlandı. Bu sonuç ile Şampiyonlar ligi serüvenimi bitirmiş bulundum. İşin kötü tarafı Şampiyonlar ligi hayali ile başladığımız sezonda Avrupa ligine gidemeden bitirme tehlikesi de vardı. Fakat Liverpool deplasmanında 2-2 beraberlik ve içeride Bayern04 galibiyeti ile yolumuza Avrupa Liginde devam etmeyi başardık.
Avrupa Liginde ilk rakibim Sporting Lizbon oldu. Kağıt üstünde daha güçlü olsamda, özellikle deplasman maçının kolay geçmeyeceğini biliyordum. Lizbon şehrinde ki ilk maç 2-2 beraberlik ile sonuçlandı. Beklediğim ve istediğim bir sonuçtu çünkü iç saha performansıma güveniyordum. Düşündüğüm gibi oldu ve içerideki maçı 3-1 kazanarak bir sonraki tura atlamayı başardım. Bu sefer rakip korktuğumuz yerden geldi. Everton!
Hem oyunda hem gerçekte İngiliz takımlarından hep çekinmişimdir. Bu eşleşme düşündüğüm kadar zorlu geçmedi. Yılların Premier oyuncusu Zaha, iki maçtada kilidi açmamı sağlamıştı. Deplasmanda 2-1, içeride 3-1.
Çeyrek Finale adımı yazdırmayı başarmıştım. Kötü geçen Şampiyonlar ligi gruplarından sonra Avrupa liginde emin adımlarla yürümek, takıma ve yönetime güven getirmişti.
Çeyrek Final rakibim İspanya’dan Sevilla olmuştu. Bu yolculuktaki en zor iki maçı oynamıştım. İki takımda birbirini kitleyen oyun yapısı ile sahaya çıkmıştı. Zorlu İspanya deplasmanında son dakikada bulduğum golle belki de turu getirmiştim, 1-1. İçeride ki maç ise daha baskılı ve topa hakim çıktım. Avantaj bendeydi ve bunu iyi kullandım. Zorlandığımız bir maçtı fakat 1-0 galip gelerek adımızı Yarı finale yazdırdık.
Yarı Finalde rakip yeniden bir İngiliz takımıydı. Hocalığına hayran olduğum adam Pochettino’nun öğrencileri Tottenham!
İlk maç yine deplasmandaydı ve FM 19’da ki en güzel maçlarımdan biriydi. 5-5!
Bu harika maçın ardından, içeride ki maçın aynı havada olmasını bekliyordum fakat bu sefer çok baskın ve üstün olan taraftım. Golleri atan takım sadece bizdik ve 4-0 net skor ile adımı finale yazdırmayı başardım. Bu kariyere başlarken hedef tabiki Avrupa arenasında başarıydı ve öncelik Şampiyonlar ligiydi. İkinci sezonumda Avrupa liginde Finale kalmak beni ve yönetimi memnun etmişti. Rakibim harika taraftarı olan takım Dortmund’du.
İlk final maçım öncesi heyecanlıydım. Finalde kaybetmek herkese olduğu gibi benide çok fazla üzerdi, ancak takımıma çok güveniyordum, tam kadroyduk ve çok fazla istiyorduk. Hatasız ve istediklerimiz doğrultusunda harika bir 90 dakika çıkardık. Andre Silva ve Lucas Paqueta’nın ayağından bulğumuz goller ile 2-1 kazanmasını bildik. İkinci sezonum, ilk finalimde Milan’a tekrardan Avrupa kupası zaferini tattırmıştım ama hala hedef belliydi ŞAMPİYONLAR LİGİ!
Kupada ise yine başarı sağlayamamıştım. Yarı finale kadar harika geldiğimiz süreçte, ezeli rakip Inter’e iki maçta da boyun eğerek elenmiştik. Lig ve Avrupa ligi o eşleşmeyi gölgede bırakmaya yetmişti.
Evet, kötü bir başlangıç ile başlayıp, rüya gibi biten ikinci sezonumuz bu şekildeydi. Hedefimize hala uzaktık ve bunun için üçüncü sezona daha dinamik girmemiz, üstüne koyarak girmemiz gerekiyordu. Bunun için çok çalıştık. Devamı 3. Yazımda sizlerle olacak..