Football Manager 2015 kariyer yazılarımıza aramıza yeni katılan, yazıları ile FMHikayeleri’ne renk katmaya hazırlanan Erimcan Karabacı’nın FC Red Bull Salzburg kariyerinin 1.sezonu ile devam ediyoruz. İşte Avusturya T-Mobile Bundesliga’da yer alan FC Red Bull Salzburg ile Erimcan Karabacı’nın FM 2015 kariyerinin ilk sezonu. Keyifle okumanız dileğiyle.
Bu yazımda sizlere, bana göre oyunun en rahat takımlarından birisi olan “FC Red Bull Salzburg” takımından bahsedip, kariyerlerinizi kanatlandıracağım 🙂 Neden oyunun en rahat takımı dediğime gelecek olursak, Salzburg takımı ligde rahat bir şekilde şampiyon olan, Avrupa’da ise çok fazla beklentisi olmayan bir takım. Bu yüzdende özellikle hem senede 3-4 oyuncu yetiştirip hepsini oynatayım, hem ligimde şampiyon olayım, hem de Avrupa kupalarına gideyim, üstelik yabancı sınırı sıkıntım da olmasın diyenler için birebir bir takım. Bu yüzdende Salzburg ile kariyer yapmak gayet keyifli.
Oyuna başlayacak olursak, öncelikle elimizde Lazaro diye bir oyuncu var ki oyuna başlar başlamaz tekliflerin ardı arkası kesilmiyor. İsteyen oynatır, daha 18 yaşında ama ben satıp yerine oyuncu almayı düşünüyorum. Teklif olarak ise ben 5.25 M £ + Sonraki Satıştan %10 + Hazırlık Maçı’na anlaştım, ancak siz birkaç sene oynatıp daha pahalıya da satabilirsiniz.
Takımımızın transfer bütçesine gelirsek, çokta yüksek bir bütçemiz bulunmamakta. 2.2 M £ gibi bir bütçemiz var. Ancak bu bütçe, zaten lig için üst düzey kadrosu bulunan takımımıza yeterli bir bütçe. Bunun dışında ise oyuncu satışından da gelir elde edebilirsiniz ancak pek fazla oyuncu satmanızı önermiyorum.
Ayrıca şiddetle değineceğim bir nokta daha var ki, o da Salzburg’un bulunduğu ligde Avrupa Birliği ülkeleri dışından tam 7 oyuncuya izin verilmesi. Bu da transfer olayında elimizi biraz daha rahat kılıyor, şu an için tek eksiğimiz, biraz para, o da ilerleyen dönemlerde artacaktır diye düşünüyorum.[hana-code-insert name=’FMH_2′ /]
Ben inceleme yaptığım takımlara olabildiğince minimum düzeyde transfer yapmaya çalışıyorum, bu yüzden Salzburg’a da sadece tek transfer yaparak transfer sezonunu kapatacağım ancak sizlere önerim her zaman yapabildiğiniz kadar transfer yapın, çünkü işin eğlencesi orada:) Yaptığım tek transfer Middlesbrough’dan Ledesma oldu.
Bu transferi yapmamın tek amacı ise takımda adam gibi duran top kullanan birisinin olmamasıydı. Yani sırf korner olunca koşsun korner kullansın, serbest vuruş olunca “Çekilin çekilin ben vuracağım!” desin diye adam aldım, ancak beklentimin çok üstünde bir performans sergiledi. Hem asistleriyle, hem golleriyle, hem de ‘joker oyuncu’ olup orta sahanın ötesinde her yerde iyi oynayabilmesiyle beğenimi yüksek oranda karşıladı diyebilirim. Fiyat olarak ise çok değil yaklaşık 2.5 M £ karşılığında takımıma transfer ettim, ama dediğim gibi beklentimi fazlasıyla karşıladı. Bir de sol açık bölgesi için böylesine aktif bir adam bulmanız durumunda hücum gücünüzün çok can yakacağını söylemeliyim. İşte size sene sonu itibariyle Emmanuel Ledesma’nın sene sonu formu.
Takıma gelecek olursak, elimizde iki değerli forvet olarak Alan Douglas – Jonathan Soriano bulunmakta. Bu yüzden taktik olarak çift forvetli, orta sahada ise Kevin Kampl’ın oyun kuruculuğunda kontrollü ve hücumcu bir takım kurmak bence en mantıklısı. Bu arada Kampl’ın hem kanatta hem de orta sahada oynayabildiğini de belirteyim. Taktik olarak ise sene boyunca 4-2-2-2 taktiğini kullandım ve verim aldım. Kampl’ı ise orta sahanın ortasında kullandım. Tek sıkıntım sol kanat için bir türlü doğru kişiyi bulamamak oldu takımda, bu yüzden de size transfer anlamında bu bölgeye transfer yapmanızı öneririm.
Evet gelelim sezona. İlk maçımızı Avusturya Kupası’nda küçük bir takımla yapacağız. Bence bu maça as kadro ile çıkıp 3-4 veya daha farklı bir skor almak en iyisi, sonuçta sezonun ilk maçında farklı bir galibiyet, en azından morallerin yükselmesini sağlar. İlerleyen dönemlerde ligde ve kupada rahat rahat ilerliyoruz. Dikkat etmemiz gereken asıl yerimiz Avrupa. Avrupa’da 2 eleme oynayacağız ama bunlardan korkmanıza gerek yok, çok şanssız değilseniz karşınıza kolay takımlar geliyor. Bana ilk turda Bratislava, ikinci turda ise Debrecen denk geldi ve zorlanmadan eledim. Asıl sorun bundan sonra başlıyor ve artık işiniz biraz kura şansına bakıyor. Ben de kuralarda pekte şanslı biri değilim. Aşağıda gördüğünüz gibi hem 1. Torbadan, hem de 2. Torbadan gelebilecek en zor takımları çekiyorum. Bu iki takımdan sonra son torbadan da Roma’yı bekliyordum ya gelmeyince şaşırdım 🙂
Bu gruba rağmen, şansımı son maça kadar korudum, ancak deplasmanda 2-2 berabere kaldığım Man. City, evimde bana 4 tane atınca ne yazık ki yoluma Avrupa Ligi’nde devam etmek zorunda kaldım.
Avrupa Ligi içinse, en kötü durumda çeyrek filan oynayabileceğiniz bir kadronuz bulunmakta. Birazcık şans ile kupayı kazanmamanız için hiçbir sebep yok. Benim ne yaptığımı soracak olursanız, yarı finalde Tottenham’la eşleşip ilk maçı 4-2 kazandım. Bu kadarı yeterliydi benim için, verin kupayı gideyim dedim kabul etmediler 🙂 İkinci maçta ise rakibime deplasmanda 3-0 yenilince kupaya yarı finalde veda ettim. Aşağıda ise yarı finale kadar olan eşleşmelerim ve de sonuçlarını görebilirsiniz.
Lige dönecek olursak, aslında lige çokta fazla asılmadım çünkü bahsettiğim gibi gerçekten bu kadroya göre ligde rakibiniz bulunmamakta. Bu yüzden sakatlık sorunu yaşamamak için genelde bir iki oyuncu değiştirerek lige çıktım ve sonuç olarak 10 takımlı ligde yaptığım onca rotasyona rağmen 9 puan farkla şampiyon oldum.
Ayrıca birde Avusturya Kupası var, ancak bu kupayı kimse iplemiyor. Genel anlamda alt lig takımlarıyla eşleşip rahat rahat tur atlıyorsunuz. Hatta finalde bile bir alt lig takımıyla eşleşebiliyorsunuz. Açıkçası bu kupayı ben kupa gözüyle değil de daha çok moral depolama yeri olarak görüyorum. Zaten aşağıda resimde de gördüğünüz gibi ‘Final’ maçında bile ilk yarıdan 5-0 öne geçip maçı bitirebiliyorsunuz. Bu yüzden daha çok gençlere ve takımda “ Beni niye oynatmıyorsun, senin gibi antrenör olmaz olsun, ben gidiyorum! ” diyenlere forma verip takım içi huzursuzluğu azaltacağımız bir yer olarak görmek daha mantıklı.
Yazımı bitirmeden önce bir kişiye daha değinmek istiyorum, o da kaptanımız Soriano’ya. Bu adama oyun başında teklifler geliyor, hatta kendi de size gitmek istediğini bildiriyor, sakın ha gaza gelip adamı satmayın çünkü takımda gerçekten üst düzey bir performans sergiliyor. Tam bir forvet, hem atıyor hem attırıyor bu yüzden bu adamı takımdan göndermemenizi ve keyfini iyi tutmanızı şiddetle öneriyorum. Soriano Kanatlandırır 🙂