Football Manager tutkunlarını bir araya getiren FMHikayeleri.com ailesi olarak röportaj dizimize devam ediyoruz. Ali Ece ile yaptığımız röportajın ardından bu kez efsane maç anlatımıyla, maçı anlatırken kendinden geçişiyle, kendinden geçmesini geçtik, dinleyenleri, izleyenleri de maçın havasına sokmasıyla, maçı adeta yaşatmasıyla meşhur Emre Tilev ile röportaj yaptık. Kendisine misafirperverliği için bir kez daha teşekkür ediyoruz.
FMH: Emre Bey, öncelikle röportaj talebimizi kabul ettiğiniz, bize zaman ayırdığınız için teşekkür ederiz:
ET: Rica ederim ne demek. Ben genelde bu tarz isteklerle gelen tüm arkadaşlarla bir araya gelmekten büyük keyif alıyorum. Bugün de televizyonda sessiz bir gün, ya ders çalışıyorum ya haber yazıyoruz.
FMH: Yüksek lisansınızı bitirmiştiniz. Doktora mı?
ET: Evet, yüksek lisansı geçen sene bitirmiştim. Doktoraya başladım. NLP üzerine doktoraya başladım. Turgay Biçer Hoca ile çalışıyoruz. Biraz daha farklı bir şeyler yapmak istiyorum. İstanbul Üniversitesinde İletişim doktorası için uğraşıyorum. İletişim doktorası daha çok hoşuma gidiyor çünkü.
FMH: Paralelde hocalığa devam ediyor musunuz?
ET: Tabi tabi. Arel Üniversitesi’nde devam ediyorum. Bundan sonraki süreci de böyle devam ettirmek istiyorum. Belki 50 yaşına kadar maç anlatmak iyi ama 50den sonra hocalık yapmak istiyorum. Bu süreç çok zor bir süreç. Ev iş çocuk ilişkiler hayat.. Bir yandan gecemiz gündüzümüz hafta sonumuz yok. Bunu kompanse edebilmek çok zor. Eşin desteği burada çok önemli.
FMH: Emre Bey, Bafra ile bir ilginiz var mıdır? Ben Samsun Bafralıyım ve orada tanıdığım bir doktor bir gün gazetede bir spor haberini okurken, akşam bu maçı bizim yeğen anlattı izledin mi demişti. O zamandan aklımda kalmış Emre Tilev ve Bafra.
ET: Tabi. Olmaz mı, Dayım orada doktor. Eşim de Bafralı. Şöyle anlatayım. Dayım 1984’te Ortopedi ihtisasını aldı, kuradan Samsun Bafra’yı çekti. Orada yaşamaya başladı. Ben de her yaz dayımın yanındaydım. Annemle babam çalıştıkları için onları sadece hafta sonu görebiliyordum. Onun haricindeki günlerde teyzem dayım anneannemlerle büyüdüm. Bu yüzden dayım benim babam gibidir. 1988de ben orada üniversiteyi gördüm. Dayım bak burayı da yazarsın derdi. Tabi onlar benden tıp yazmamı falan bekliyorlardı ama o zamanlar mühendislik fakültesi yeni açılmıştı. Ben ilk girenlerdenim. Samsun’dan çıkan ilk gıda mühendislerindeniz. Ben tabi orayı kazandığımda dayım bende kalıyorsun dedi. Dayım da bekârdı zaten. 88 yazında Bafra’daydım. Sonra 89da okula başladığımda da dayımda kalmaya başladım. 91 yılında bir ameliyat sebebi ile kayıt dondurdum bir yıl. 92 yılında da eşim ile tanıştım. Bafra’dan ayrılmam 94 yılını buldu. Zaten bu işlere de ilk Bafra’da başladım. Bafra’da Bafra FM ile başladım. Sonra Cemal Ağabey, Bafra’da Gözde TVyi açtı. TV radyoya göre daha cazip geldi ve 6 ay sonra Gözde TVye geçtim. Gözde TV’de ben programlar yapmaya başladım. Bafra o zaman 2. Ligdeydi. Maçlarını falan anlatıyorduk. Sonra Samsun’dan izlemişler dediler Samsun’da çalışır mısın? Samsun’da da o zaman AKS TV var. Sonra Karadeniz’e yayın yapan bir tv kuruyorlar dediler, Karadeniz TV. 93 Eylülü’nde İstanbul’a geldim. İlker Yasin ile görüştüm. Ararız dediler, sonra 94 Şubat’ında tekrar geldim. Bunun üstüne İlker Yasin, bir daha geldim madem dönme bir deneyelim dedi. Öyle başladık. Yani ilk çıkış yerim Bafra.. Bafra FM, Gözde TVdir. Cemal Ağabey’in de Bafra’nın da üstümde büyük emeği vardır. Çünkü hani bütün tecrübesizliğimizi onlar üstünde attık 🙂 Bafra baya aktif dinliyordu radyoyu. Ben gece müzik programı yapıyordum radyoda, arayan arayanaydı. Gözde TV de çok iyi izleyicisi olan bir kanaldı. Ben Gözde TV ile Bafraspor’un çok maçına gittim, Kilimliler milimliler… çok yerlere gittim bu sayede. Orada tek kamerayı kuruyorduk, altına oturup maçı anlatıyorduk. Sonra ertesi gün televizyonda yayınlıyorduk ve inanılmaz şekilde izleniyordu. Hatta kulübe çağırıyorlardı, ben eleştiri falan yapıyordum. Ağabey biraz ağır eleştirmişsin dikkat et diyorlardı. Bafra enterasan bir yerdir. Sıkarlar ayağa 🙂
[hana-code-insert name=’FMH_ADS_INPOST’ /]
FMH: Yani bu durumda spikerliğe ilk adımınızı Bafra’da attık diyebiliriz.
ET: Tabi tabi, Bafra’da başladık diyebiliriz. Sonra Show TVye gittim. Show TV o sıralar Cine5i kuruyordu. 1994ten 2002ye kadar Show TV’de çalıştım. 1998 gibi Süperspor’u kurduk. Sonrasında Erol Bey 2000 yılında Show TVyi Mehmet Emin Karamehmet’e sattı. 2000 yılında ben o ekipte kaldım. Yani Show TV satılınca Cine5 ve SuperSport’ta kaldım, Ercan Ağabey, Barbaros Ağabey, ben. O arada 4 yıl TRT’de çalıştım. 2002’de Cine5 Süperspor devam etmeye başladık, 2004e kadar. 2004te de A TV’ye transfer oldum. A TV’de Dünya Kupasını yaptık. 2006 Dünya Kupası’nın son günü Kanal D’ye transfer oldum. Hatta final maçı vardı Dünya Kupası’nın. O gün, Budapeşte’de FC Sopron Kayserispor maçını anlattım. Öyle başladık. O günden beri Kanal D’deyim. 7 yıl olmuş.
FMH: Emre Tilev deyince herkesin aklına kendinden geçen coşkuyla maç anlatan bir spiker geliyor. Kendimden örnek verecek olursam, Emre Tilev deyince aklıma ilk gelen 2008 Martındaki Sevilla Fenerbahçe maçı geliyor. Hatta dün gibi Deivid’in golü sonrası yüz kere gol, bin kere gol, öptük alnından Deivid deyişinizi hatırlıyoruz. Futbolseverler bunun gibi pek çok örnek verecektir. Bu konuda ne demek istersiniz?
ET: Evet, harbi o maçı ben anlatmıştım. Deivid o yıl müthişti gerçekten. O yıl biz çok şanslıydık. Bazen şey deriz biz, Allah spiker şansı versin.Allah hakikaten yüzüme baktı benim. İnter maçı ile başlayan, Chelsea, onun öncesinde Anderlecht… Benim anlattığım bütün maçları kazanmıştık. Hatta buraya masama uğurlu spiker diye yazılar bırakıldığını hatırlıyorum.
FMH: Futbolseverler için totemler çok önemlidir. Bir dönem Fenerbahçeliler için de böyle bir durum söz konusuydu sanırız. Emre Tilev anlatırsa kazanırız diye.
ET: Evet evet, buraya yazılar gönderiyorlardı Emre Tilev anlatsın diye 🙂 Sonraki yıl da Beşiktaş’ın maçlarını anlattım, onlar da kazanıyorlardı. Sonrasında Galatasaray maçları denk geldi. Orada da mesela Hamburg, Bordeaux maçlarını anlattım. Sen uğurlu spikersin deyip beni Bayer Leverkusen maçını anlatmaya gönderdiler. Gittik, 5 yedik geldik. Orada bizim uğur bitti. Babam da arayıp “bir yere kadar kardeşim” dedi.
FMH: Takımlardan açılmışken söz, siz bildiğimiz kadarıyla Galatasaraylısınız ama oğlunuz Beşiktaşlı değil mi ?
ET: Ben Galatasaraylıyım, babam Galatasaraylı ama Emrecan fena Beşiktaşlı.
FMH: Emre Bey, Football Managera gelecek olursak, biz de profesyonel iş yaşamının yanısıra FM e gönül vermiş birkaç kişi olarak, bu oyunu tutkuyla oynayan kişilerle paylaşımlarda bulunabilmek için fmhikayeleri.com u kurduk. FMhikayeleri’nden önce 3-4 sene İngilizce içerikli fmaddicted.com sitesi üzerinden yayın yapıyorduk. 2013 yılı sonlarında, FM üzerine Türkçe yayın yapan site sayısının azlığından dolayı Türkçe’ye dönmeye karar verdik ve sitemizde FM oynayan ünlüler ile röportajlar yaparak bu tutkuyu sevenleri ile de paylaşmak istedik. Bu noktada, Emre Tilev ile röportaj yapacağız dediğimizde Facebook üzerinden bize çok sayıda özel mesajlar geldi, şunu da sorun bunu da sorun diye.. Football Manager ile tanışıklığınız nasıl başladı?
ET: Vallahi süper.. Biz de aslında meslek olduğu için daha çok meraklıydık. Futbolcuyu tanıma, özelliklerini kavrama sebebiyle oynuyorduk. Acunlarla oynadığımız dönemlerde çok vaktimiz olmuyordu, sensible falan oynuyorduk. 2000lerden sonraki süreçte biraz daha kendimize vakit ayırmaya başladık, kendimize bilgisayar aldık. Ben daha çok 2006 yılından sonra çok fazla oynamaya başladım. 2006dan sonra özellikle böyle hareketlenmesine, 2 boyutlu olmasına dalarak yoğun oynamaya başladım. Bizde asıl Sabri Ağabey (Sabri Ugan) müthiş oynar, bilgisayar başından kalkmaz, biz onun yanında biraz daha çırak kalıyoruz. Sonrasında bu Ertem’e(Ertem Şener) bulaştı. Bu kez biz kapışmaya başladık. Takım kurmalar filan.. ama benim asıl yoğunluğum Playstation üzerine.. Mesela, ben evlendim, arkadaşlara gidiyoruz, kızlar içeride oturuyor. Biz sabahlara kadar playstation oynuyoruz. Bir gün eve geldim baktım benim Playstation yok.. Eşime sordum, Bafra’ya yollamış:) Sabahlara kadar oynamamız sonrasında playstation 1 i kaybettik 🙂 Bunun üstüne ben Playstation 2 aldım. Bu arada oğlum Emrecan doğdu. 2009 gibi playstation 3 aldı. Emrecan da oynamaya başladı. Eskiden ben Emrecan’a avans verirken şimdi darmadağın oluyorum, müthiş oynuyor. Emrecan Football Managera da çok merak saldı. Geçen sene FM13 oynuyordu. Ben bazen bakıp şöyle yap böyle yap diyordum. Sonra O oyun içinde birey olmayı, takım yönetmenin keyfini keşfetti. Şimdi bakıyorum, bana Novara’nın kadrosunu soruyor, kadrosunu sayıyor. Dimah temiz tabi, ne verirsen alıyor. Bizde ram bellek doluyor tabi 🙂
FMH: Siz oynarken hangi takımı alıyordunuz?
ET: Ben Göztepeliyim aslında. İzmirli olduğumuz için Göztepe’yi alıyordum. Bazen işte Göztepe’yi alıp Şampiyonlar ligi finaline çıkarmaya uğraşıyordum. Kendi kendime bir şeyler çıkarmayı, yapmayı istiyordum. Onun haricinde Barcelona’yı çok severim. Barcelona’yı alırdım. Bir de tabi Liverpool var. Çocukluğum Liverpool ile geçti. Kevin Keagen, Ian Rush olurduk küçükken mesela. Tshirtumün arkasına 9 numara yazardım. Kimisi Barcelona’yı alıp kazanılmamış kupa bırakmamayı amaçlarken, ona göre planlar kurarken oyun aslında bize bir şeyler öğretti. Her oyun aslında hayatımızda yeni sayfalar açar, yeni birşeyler öğretir. Hatta geçenlerde bir doktor arkadaşımla konuşuyorum, bizim oğlan 4 numara hipermetrop. Dedim ki oyunu çok seviyor, o da bırak oynasın, çocuğun hayal gücünü genişletir. Biz, oynamasını göz anlamında oynamasını istemiyoruz gibi bir yanılgıya düşmeyelim, bizim karşı çıkmamızın sebebi, aşırıya kaçtığında çocuğun sosyallikten uzaklaşıyor olması. Ölçülü oynadığı sürece bir sıkıntı yok dedi. Gerçekten de baktığımda şimdi çocuk oyunda posta koyuyor. 3 yıl öncesinde daha 7 yaşında bile değilken, hocaya kızıyor, ya bu takım 4-1-4-1 oynar mı, Quaresma orada oynar mı diye. Baktığımızda çocuk o yaşta kadro biliyor, taktik diziliş biliyor. Birçok şeyi özümsemiş oluyor. Benim en hoşuma giden şey ise, bir futbol anlatıcısı olarak, oğlumla futbol üzerine konuşabiliyor olmak. Oğlumun bakış açısının değiştiğini görüyorum. Kafasında kıyaslamalar yapıyor. Artık Pes oynamıyor, Fifa oynuyor, niye diye sorduğumda, Fifa daha hareketli diyor. Geçenlerde NBA 2014 alsana diyor. Bakınca bir oyun 200 lira civarlarında. Bu röportaj aracılığıyla satıcılara da seslenmek isterim. Bu fiyatlara bir düzenleme getirilsin. Aslında sadece oyun değil Türkiye şartlarında eğlence pahalı maalesef. Oyuncaklar mesela ateş pahası… Amerika’da 30 dolar olan oyuncak Türkiye’de 2oo liralara satılıyor. Devletin oyuncak üzerindeki kdv oranını, OTV oranını düşürmesi lazım, oyuncak sonuçta bir lüks değil.
FMH: Bu anlamda sanırız Football Manager güzel bir yolda ilerliyor. Geçen sene oyun Playstore’un kampanyalarıyla 30-40 liradan satıldı. Biz Ekim ayında Playstore ile yaptığımız kampanya ile oyunu 40 Liradan sattık.
ET: Bakın bu çok güzel. 40 lira daha uygun bir ücret mesela. Oyunlar bu kadar pahalı olunca insanlar ister istemez crack olaylarına giriyor.
FMH: FM14 ü aldınız mı?
ET: Yok henüz almadım. Samimi olmak gerekirse son zamanlarda inanılmaz yoğunum. Birkaç firmanın müşteri hizmetlerine iletişim dersleri veriyorum, değişik yerlerde liderlik dersleri veriyorum, koçluk yapıyorum, diksiyon kurslarımız oluyor. Burada boş kaldığım vakitlerde de ders çalışıyorum, sorular hazırlıyorum. FM ise vakit isteyen bir oyun. Emrecan ise hakikaten çok meraklı ve ona vakit yaratmaya çalışıyorum. Ben günde 1000 soru çözen sade bir çocuk istemiyorum. Soru soran çocuklar yetiştirmemiz lazım. Bazen geliyor, Emrecan ödevinde anlamamış bir yeri.. Arkadaşların anne babası yapıyor diyor ama ben yapmıyorum, kırmızı kalem ile çerçeveye alıp burayı Emrecan anlamamış size soracak, lütfen hatırlatın diye not düşüyorum. Emrecan bunu sorsun öğretmeninden öğrensin istiyorum. Genel yapıya baktığımızda da maalesef biz sormuyoruz, soru sormaktan korkan bir toplumuz. Bakın Reuters muhabiri sayın başbakana soru sordu, kadın Twitter’da trend topic oldu. Bir günde 95 bin takipçiye ulaştı.
FMH: Oynadığınız ilk versiyonu hatırlıyor musunuz?
ET: Hatırlıyorum tabi, 2007 idi. Aslında öncesini de hatırlıyorum, CM 03-04leri falan ama bende en çok etki bırakan sanırım FM07 idi. O zaman tabi iki boyut büyük bir devrimdi bu oyun için, öncesinde hatırlıyorum yazı geçerdi sadece.. Şimdi ise bakıyorum artık 3 boyutlu oyuncuları görüyorsunuz, hareketlerini görüyorsunuz
FMH: FM 14 ile 3 boyutlu maç motoru çok daha gelişmiş durumda.
ET: Ya benim çok sevdiğim bir özellik de basına ters bir açıklama yaptığınızda ya da yönetim ile ters düştüğünüzde bir anda kovulmanız. Birkaç kez benim de başıma geldiğinde nasıl olur ya, nasıl kovulurum diyordum 🙂 Bazı teknik adamların bu oyunu oynadıklarını biliyorum. Bizzat Ersun Hoca’nın, Mustafa Hoca’nın 2004lerde oynadığını biliyorum.
FMH: Bu soruyu daha önce Ali Ece’ye de sormuştuk. İşiniz için mi yoksa tutkunuzdan dolayı mı oynuyorsunuz diye, size de soralım.
ET: Tutku ile başlanıyor ama sonra oyuncu tanımaya başlıyorsunuz. Ben özellikle şampiyonlar ligi maçları anlatırken oyunun da çok faydasını görüyordum. Şimdilerde oyuna çok vakit ayıramadığım için açıkçası bunun eksiğini hissediyorum. Maçlarda futbolcular hakkında bilgi vermeyi çok severim. Mesela Ertem de ben de futbolcunun şeceresini anlatmayı severiz. Mesela Salı günü Mersin maçını anlatacağım, bakın size de göstereyim ders çalışır gibi oturup çalıştım. Zannediyorlar ki çıkıp oraya doğaçlama bilgi veriyoruz ama öyle olmuyor, enterasan ne bilgi verebilirim diye araştırıp küçük küçük notlar alıyorum. Böyle oturup uğraşıyorum mesai harcıyorum. Yıllardır şu işi yapabileceğim bir program arıyorum, henüz bulamadım. Böyle bir program özellikle biz maç anlatanlar için inanılmaz kolaylık sağlar.
FMH: Premier league takımlarından bazılarının FM veri tabanını satın aldığını biliyoruz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
ET: Bir arkadaşım anlattı mesela bakın Los Angeles Galaxy takımının alt yapısında 3500 oyuncu varmış. Bir arkadaşımın oğlu alt yapıya seçiliyor, diyorlar ki 9 yaşında bu ilkokula gideceksin, 14 yaşında bu okula gideceksin. Alıp çocuğu doktora götürmüşler sağ ayak zayıf çıkmış, çocuğun evine hemen spor aletleri getirip sağ ayağının geliştirilmesini sağlamışlar. Sonra bizden neden yetenek çıkmıyor diyoruz. Bakın milli takıma davet edilen oyuncu listesini size göstereyim. Takımın yarısı neredeyse yurtdışı kökenli, bundan ders çıkarmamız gerekiyor. Bizde 19 yaşındaki adam için pişmesi lazım diyoruz, 30 yaşına gelince de yaşlandı bıraksın diyoruz. Ama sonra 35lik Pirlo’yu Türkiye’ye getirmeye çalışıyoruz.
FMH: FM’de bulduğunuz oyuncular, ya da vazgeçilmez oyuncularınız kimlerdir?
ET: Sinan Bolat’ı bulmuştum. Yıllardır bu adamın Türkiye’ye gelmesini bekledim, adam şimdi Porto’da ama Türkiye’de de çok rahat oynardı. Benim has adamım Ibrahim Afellay’dır mesela. Nordin Amrabat, Ryan Babeli bulmuştum daha piyasada yoklarken. Hollanda Ligi’ni anlatıyorum o aralar hatta. Bir gün Bülent Abi geldi kanala, Galatasaraylı olduğum için hemen söyledim. Bakarız Emrecim dedi..Yıllar sonra gidip Amrabat’a milyonlar verip Kayseri’den aldılar 🙂 İşte bu yüzden sadece oyun olarak bakmıyorum FMe. Aslında hayat bir oyun ve oyunun en güzel gerçekliğini Football Manager gösteriyor. Eğer bir adam, oynuyor olsaydı Football Managerı, Andy Carroll için o kadar para vermezlerdi herhalde. İngiliz Premier Liginin en fiyasko transferlerinden biridir. Bir de tabi şimdi oyun Türkçe ama zamanında oyunun İngilizce öğrenmeye bile çok faydası olduğunu arkadaşlarımdan bile biliyorum 🙂 Türkçe çıkana kadar herkes sonuçta İngilizce oynuyordu.
FMH: Emre Bey, vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz.
ET: Ben de buraya kadar geldiğiniz için teşekkür ederim.
Bol FMli Günler