Football Manager 2018 ile alakalı duyurulan her haberimizin altına gelen “Yapma hocam yapma yine FM oynayasım geldi” vb. cümlelerini artık görmeye alışır olduk ama merak etmeyin FM18 haberleri sadece sizde bu cümlelerin oluşmasına neden olmuyor:) Bizde her Football Manager 2018 haberinden sonra kendimizi serinin son oyunu ile uykusuz gecelere atıyoruz. İşte bu kariyerlerden birisi olarak ete kemiğe bürünen Southampton kariyerimizin 1.sezonu.
FM17’de son kariyerimizi soğuk Kuzey ülkesi olan İngiltere’nin belki de en sıcak bölgelerindeki şehirlerinden birisi olan Southampton ile devam ettiriyorum.
Neden Southampton Fc?
Southampton, Ingiltere’nin Güney kısmında yer alan, köklü tarihi geçmişi ve eğitimiyle dikkat çeken bir şehirdir. Tabii şehrin takımı olan Southampton Fc‘nin, 2012’den bu yana da dünyanın en prestijli liglerinden olan İngiltere Premier Lig’de de yaptıkları şehrin popülerliğini arttırdı. Southampton Fc, vizyonlu yapısıyla; Lallana, Wanyama, Lambert, Lovren, Mane, Shaw, Schneiderlin vs. gibi isimleri Ingiltere’nin kalbur üstü takımlarına satarak büyük bonservis bedelleri elde etmiştir. Takım, istikrarlı olarak hem ekonomik hemde lig sıralaması açısından büyümesine devam etmektedir. Hem şehir hem de kulüp olarak bu kadar güzel olan takımı çalıştırmak benim için her seride büyük bir zevk oluyor. FM17’de de Southampton ile Şampiyonlar Ligi kapılarından kendimizi içeri sokmaya çalıştık. Southampton ile alakalı mini bir bilgilendirme sonrası artık kariyerimizde geçiş yapalım.
Sezon Öncesi Kamp, Transferler ve Teknik Heyet Değişikliği
Takımın başına 1 Temmuz’da geçince ilk iki hafta hazırlık maçı yaptırmadan takıma tamamen kondisyon yüklemesi yaptım. Sezon başında yapılan bu yüklemelerin sezon içinde faydası çok oluyor. Özellikle de İngiltere gibi yoğunluğu yüksek liglerde bunun faydasını görmeniz daha belirgin oluyor.
Antrenman yüklemesinden sonra sıra geldi taktiği oturtup takımı o taktiğe adapte etmeye, bunun için de “yaşasın hazırlık maçları” diyoruz. Hazırlık maçlarında hem kafamızdaki 11’i belirleyip hemde taktiksel açıdan takımımızı geliştiriyoruz. Southampton’u geçen sezon takip edenler taktiklerinin 4-4-2 çoğu zamanda 4-2-3-1 olduğunu görmüşlerdir. Ben bu iki taktiğin aksine takıma yeni bir anlayış ile 4-1-2-3 taktiği getirip orta sahada tamamen kontrolü elimde tutmak istiyorum. Orta sahayı kalabalık tutup hem ortada güzel bir pas istasyonu kurup hemde rakiplerin ataklarında ilk ribaundu orta sahaların karşılaması açısından da bu taktik oldukça iş yapıyor.
Hazırlık maçlarına gelecek olursak, çok verimli geçti. 7 hazırlık maçında 6 galibiyet aldık ve 5 maçta da kalemizi gole kapadık.
Hazırlık maçlarında Auxerre ve Bolton hariç diğer rakipler Avrupa Ligi seviyesinde hatta daha üstündü. Bunu, takımı Avrupa’ya hazırlamak adına özellikle seçtim. Takım da yüzümü kara çıkartmadı. Sezon öncesinde Boufal, Caceres gibi isimlerin sakatlıkları devam ediyordu. Bu iki oyuncu hariç diğer oyuncuların hepsine maç kadrosunda yer verdim. Takımın mevcut kadrosu genel itibariyle güzel yapılanmış, rahatlıkla üç kulvarda beni taşıyabilirdi. Lâkin ben yine de sezona iki transferle başlamaktan çekinmedim ve fırsat transferi olarak gördüğüm Garry Cahill ile wonderkid Kaleci olan Rajkovic‘i kadroma kattım. Garry, oldukça donanımlı ve deneyimli tam bir oyun kurucu stoper. Benim takımımda da Van Djik ile oldukça iyi bir sezon geçirerek ligin en az gol yiyen 5. takımı olmam da büyük katkı sağladı. Garry’den genel itibariyle üst düzey verim aldığımı söylemem yalan olmaz. Rajkovic ise tüm sezon Forster’in arkasında kalarak ligde 2, total de sadece 5 maça çıktı. Aslında Rajko biraz ekstra bir transfer oldu ama her zaman pazarda piyasası olan, sakatlık halinde de kaleyi rahatlıkla devrabilecek bir isim. Sezon başında takımdan giden sadece iki oyuncum oldu. Onları da potansiyelleri olduğu için sadece kiralık olarak yollamıştım.
Sezona başlamadan önce teknik heyette de değişikliğe gittim. Vasat altı olan hocalarla yollari ayırıp; Scott Piri, Phil Cannon, Bruno Lage ve Türk altyapı sorumlusu Emrah Bayraktar gibi deneyimli ve iyi isimlerle kulübemi güçlendirdim.
Artık teknik, taktik, transferler falan derken sezonun açılışı geldi çattı. Sezona zorlu geçeceğini düşündüğüm iki maç ile girdim. İlk hafta Everton’u evimde ağırlarken son derece güzel bir oyunla St. Mary’deki taraftarlara harika bir galibiyet hediye ettim. Sezonun ikinci haftasında ise Stamford Bridge’de Chelsea’ye konuk oldum. Chelsea karşısında 60 dakika maçı 1-1 de götürsem de maç sonunda 3-1 mağlup olan taraf olmuştum. Sezona iyi bir giriş yapıp ilk 10 maçta 7 galibiyet, 2 mağlubiyet, 1 yenilgi aldım.
Sezonun ilk yarısında harika bir grafik yakalayıp ligi 3. Sırada tamamladım. İlk yarıda çok kompakt, dirençli oynayan bir takım görüntüsü çizdik. Alınan 5 mağlubiyetten üçü direkt şampiyonluğa hedefleyen takımlara karşıydı. Bu 5 mağlubiyete rağmen takım beklentilerin üstünde oynadı. İlk devrede ligin en çok gol atmayı başaran takım ünvanı da bizim elimizdeydi. 19 maçta 39 gol atmayı başarmıştık. Bu, ikinci yarıda baskıyı ve bendeki beklentiyi de arttıran bir durum oldu. Manchester, Arsenal gibi takımlara mağlup olurken dahi tek farkla mağlup olmuştuk.
Takımımla Avrupa Lig’inde de yoluma dolu dizgin devam ettim. Grup aşamasında karşımıza; Schalke, Rostov ve Genk çıktı. Genel anlamda grupta Schalke ve bizim takım favori gözüküyordu. Hatta Schalke terazide daha ağır bile basıyordu. Ama terazide dengeleri bozan biz olmuştuk. Grupta çıktığımız 6 maçtan 5 galibiyet, 1 beraberlik alarak Epl’deki harika ilk yarı performansını buraya da yansıtmış olduk. Schalke’yi hem içerde hem dışarda çok rahat geçtik. Aldığımız tek beraberlik ise Genk’e karşı yedek kadro çıktığımız maçtı. Artık Avrupa’da da Southampton’un ayak sesleri duyulmaya başlamıştı.Ocak Transferleri
Ocak ayında kadromu iki genç ve yetenekli isimle güçlendirdim. Aslında ilk etapta transfer yapmayı düşünmüyordum ama hücum hattında yaşanan uzun süreli sakatlıklar ve üstüne ikinci devreye de kötü başlamak beni direkt transfer yapmaya itti. Orta saha; Ward Prowse ve Emile Hojbjerg’İn sakatlıkları beni Asensio’yu kiralamaya itti. Asensio, hem uzaktan şutları hemde orta sahada dikine gitme özelliği ile takıma oldukça katkı sağlıyordu -ki onunda ayağı Nisan ayında kırıldı. Bir diğer transferim ise forvet hattına oldu. Forvette Austin’in uzun süreli sakatlığı, Gabbiadini’nin de istikrarsız performansı beni sıkıntıya sokmuştu. İlk hedefim Guidetti idi ama sonradan rotayı Celtic’in wonderkidi Moussa Dembele‘ye çevirdim. Dembele; genç, sprinter ve ayakları iyi olan tam aradığım niteliklerde bir isimdi. Dembele de bir dönem sakatlıklar kervanına katılsa da takımıma oldukça katkı sağladı. Çıktığı 18 maçta 13 gol atan genç Fransız, bonservisine verilen 11.5 M €’nun hakkını vermeye başladı. Ocak ayında takımımda pek şans bulamayan; Martina, Caceres ve Jay Rodriguez ile de yollarımı ayırdım.
Stresli ve Dramatik Sonlu İkinci Yarı
Ligin ikinci yarısında işler ilk yarındaki gibi güzel geçmedi. İkinci daha başlarken kötü geçeceğinin sinyallerini vermişti. İkinci devrenin ilk 3 maçında alınamayan galibiyet ve sadece atılan bir gol, yaklaşan tehlikeyi çok net belirgin hale getirmişti. Aslında ikinci yarıda ilk yarıya oranla daha az mağlup olsam da ilk yarıdaki gibi 12 galibiyet alamayınca ilk 4’ün dışında kaldım. İkinci yarıda az öncede bahsettiğim gibi üstümdeki stres ve baskı da artınca çoğu kötü maçtan sonra çok rotasyonlar deneyerek hep bir çıkış noktası aradım. Özellikle takımın hücumsal anlamda gol atamaması beni çok sıkıntıya soktu. İlk yarıda ligin en fazla gol atan takımıyken ikinci yarıda sadece 5 maçta 2 golün üzerine çıkabildik. Haliyle her ne kadar az mağlup olsakda goller beklediğimiz düzeyde gelmeyince galibiyetlerde ilk yarındakinden daha az geldi. Bunun üzerine Avrupa Ligi yorgunlukları da eklenince takım iyice yıprandı.
İlk yarıda alınan 12 galibiyete ikinci yarıda sadece 8 galibiyet daha eklendi. Buna rağmen yine de ilk 4’ten çok uzak kalmadık ve son haftaya kadar iddiamızı sürdürdük. Hatta son hafta içeride West Bromwich’i yensek ligi 4. sırada bitirip tarihimizde ilk kez Şampiyonlar Ligi’ne gidebilirdik. Ama çok dramatik bir şekilde St Mary’deki taraftarımızı üzdük ve bende PC başında kahrolarak Şampiyonlar Ligi’nde bir sezon daha uzak kaldık. Artık umutlarımızı ve hedeflerimizi bir sonraki seneye göre hazırlayacağız.
Avrupa Ligi’nde ise ilk rakibimiz Dinamo Kiev oldu. Ukranya temsilcini içeride ve dışarıda yenerek turu rahat bir şekilde geçtim. Son 16 da ise rakip bu sefer daha düşük seviyedeki Olympiacos oldu. Yunan temsilcisine de hem içerde hem dışarda yenerek Avrupa Ligi’nde son sekizde yerimi hazırladım. Son 8 eşleşmelerinin en kötüsünü ben çektim ve bu kez rakip ligde de rakibim olan Arsenal oldu. Arsenal’i ilk maçta oldukça zorlasam da deplasmanda 3-2 mağlup olmaktan kurtulamadım. İkinci maçta ise intikam ve galibiyet yeminleri arasında maç uzun süre 1-1 devam ederken son dakikalarda ”1 gol beni kurtarıyor, saldırın” mantığıyla taktik disiplinden ödün verince Arsenal kontradan ikiyi attı ve Avrupa Ligi rüyamızda Çeyrek Finalde son bulmuş oldu. Yine de Avrupa Ligi’nde geriye dönüp bakınca çok iyi izler bıraktık ve kulübümüzü bir sezonda 63 sıra yükselterek 52. sıraya taşıdık.
Sezon Sonu Antrenman Değerlendirmesi
Sezon boyunca takıma daha iyi topla oynasın ve topa iyi hükmetsin diye top kontrolü çok yükledim. Bunun yanı sıra antrenmanlarda savunmaya da ağırlık verdim.
Dikkat Çeken Takım İçi Performansları;
Takım içinde de benim bu kadar iyi sezon geçirmemi sağlayan, özel performansıyla dikkat çeken iyi isimler vardı. Özellikle Kaptan Van Djik, Forster, Tadic ve Cedric’in performansı harikaydı.
Van Djik ortalama puan açısından ligin en iyi ismiydi.Zaten peşinde dolaşan Real, Barça gibi takımlarda onun ne denli iyi bir performans sergilediğini kanıtlar nitelikte.
Forster ise benim beklediğimden daha iyi seviyeye çıkarak kalesini 16 maçta gole kapadı ve bu alanda ligin en iyi 4. ismi oldu.
Tadic aslında biraz daha skora katkı verebilirdi ama çoğu maçta orta saha merkezde de oynaması onu biraz skor anlamında geriye çekti sanırım. Yine de 8 gol, 8 asistle de takıma önemli katkılar sağladı.
Cedric ise kabuğunu kırarak içinden bu sezon bir Dani Alves çıkarttı. Portekizli yıldız harika performansı ile hem hücumda hemde defansta takımın göz dolduran isimlerinden biriydi.
Kapanış
İkinci sezonumda hedeflerimiz daha yüksek arkadaşlar. Umarım yaz transfer döneminde katkısı yüksek isimleri alırım ve ikinci sezon sonunda hasret kaldığımız Şampiyonlar Ligi’ne kavuşuruz. Görüşmek üzere.