Konuk yazar projemize Ömer Kaymaz’ın bize göndermiş olduğu “Football Manager 2014 Southampton FC İncelemesi” isimli inceleme ile devam ediyoruz.
Herkese merhaba diyerek yazıma başlamak istiyorum arkadaşlar. Karşınızda İngiltere’nin güzide kulübü Southampton’ın Alman teknik adamı “Ricardo Sanchez”. Bu ismi çok düşündünmü diye sormayın çünkü Football Manager’ı 2006’dan beri oynuyorum.
Öncelikle size “Neden Southampton?” sorusunun cevabıyla başlayayım. Southampton’a İngiltere’nin Anadolu takımı desek yanlış olmaz heralde. Gerek stad kapasitesiyle, gerek taraftarıyla, Premier Lige aşina bu takımı kendime yakın hissettiğimden dolayı kariyerime burda başlamak istedim. Bu küçük güney İngiltere kulübü neden üst düzey bir avrupa kulübü haline gelmesin değilmi.
Size biraz Southamptondan bahsedeyim. Southampton FC,İngiltere’nin Southampton şehrinde 1885 yılında kurulan bir futbol kulübüdür. 1978’den 2005 yılına kadar Premier Lig‘de mücadele eden THE SAINTS (azizler), 2004-2005 yılının sonunda küme düşerek 2.ligde oynamaya başladı. 2005-2009 yılları arasında ise tekrar Championship’de top koşturan Azizler 2009 yılında iflas edip federasyondan 10 puan silme cezası alınca tekrar küme düşüp League One yani 3.ligde mücadele etmeye başladı. Bu sene tekrar 1.lige çıkan takım 2001 yılına kadar maçlarını The Dell Stadyumu’nda oynarken, 2001 yılında yeni yapılan St Mary’s Stadyumu (32,689)’na taşındı ve maçlarını burada oynamaya başladı. Ezeli rakibi Portsmouth’la oynadığı maçlara Güney Sahil Derbisi (South Coast Derby) adı verilerek ünlü derbiler arasına yerini aldı. Bu köklü futbol kulübünün sabihi İsveçli ünlü iş kadını “Katharina Liebner”dir. Evet yanlış duymadınız kadın. Babası ölünce kulüp kızına kalıyor.
Southampton’ın en büyük başarısı 1983-84’de ligde Liverpool’un ardından aldıkları ikincilik ve 1976 yılında kazanılan FA Cup.2003 senesinde tekrar FA cup finaline kadar yükselselerde Arsenal’a kaybederek kupa hasretine devam etmişlerdir. Aslında Southampton’ı hepimiz Wayne Bridge, Theo Walcott, Alex Oxlade-Chamberlain ve Gareth Bale gibi önemli futbolcuların yetiştiği kulüp olarak biliriz. Kulüp 2009 yılında iflas etmesine rağmen İsveçli zengin “Liebner” ailesinin sayesinde büyük kulüplere taş çıkartan transferlere imza attılar.
- Dejan Lovren- o.lyon 10.5m
- Victor Wanyama – celtic 15.5m
- G.Ramirez – bologna 14.75m
- P.Osvaldo – roma – 15.75m gibi takımın üst düzey oyuncularını yüksek maliyetle takıma kazandırmışlardı.[hana-code-insert name=’FMH_1′ /]
Artık herkesin merak ettiği takımın durumuna geçelim.Takımın başına geçtiğim zaman bir tane bile kanat oyuncusu olmadıgını gorünce kanat oyuncusu transferi yerine taktiğimi buna gore yapmalıyım diyerek 4-3-2-1 taktiğiyle takımımı hazırlamaya başladım. southampton’ın yaş ortalaması Avrupanın en genç kadrolarından biri olduğuna emindim (Bayern Leverkusenden sonra gelebilir).
İlk 11’imde en yaşlı oyuncu 33’lük Boruc, 29’luk forvet Osvaldo idi. Geri kalan 9 oyuncu da 25 yaş altındaydı.
Kaleciden başlamak gerekirse 33 yaşında tam bir tecrübe abidesi olan Polonyalı Artur Boruc’a eldivenleri vermiştim.Kendisine çok da güveniyordum ondan yana şüphem yoktu.Taki sezon sonuna kadar. Kaledeki şansızlığı bir tarafa bırakırsak (daha sonra geleceğim) belki de FM14’ün geleceği en parlak bekleri herhalde bendeydi. Sağ bekler Chammers(19) ve Clayne(22), sol bekler Luke Shaw(19) ve D.fox(26) ile beklerden yana hiçbir sıkıntım yoktu.
Stoperde eski O.Lyonlu Lovren ve yeni transferim Eder Balanta(20) ile stoper sıkıntısını da çözmüştüm.
Ve sabırsızlıkla beklediğim ortasahaya sonunda geldik. Bütün ortasaha oyuncularıma goz diken Liverpoolun ısrarlarına daha fazla dayanamayıp Jack Cork’u 7.5m euroya satmak zorunda kaldım tabi bunda oyuncunun gitmek istemesi de okey vermemin önemli bir sebebiydi. Jack gidince Orta sahadaki boşlugu 2.1m eurodan muhtemelen herkesin tanıdığı Keisuke Honda ile doldurdum.
Ortasahadaki 3’lümün Honda-Wanyama-Schneiderlin üst düzey kulüplerde sırıtmadan oynayacaklarından hiç şüphem yoktu. Savaşçı ortasaha Wanyama ve 2 yönlü Honda-Schneiderlin ile beklentimin bile üstünde performans aldım. Orta sahada rotasyonu ve rekabeti artırmak için Stoke City’den Whelan ve A.madrid’den Raul Garcia’yı kiralayarak takımda derinlikte oluşturmuştum.
Hücum hattına gelirsek forvet arkası ihtiyacı duyduğum için Barcelona’dan Afellayı 1 senelik kiraladım kendisinden pek verim aldığım söylenemez. Sezon sonu zaten ipleri kopardım kendisiyle. Diğer bir ofansif ortasaha oyuncum 1-2 sene içinde üst düzey kulüplere gitmesine kesin olarak baktığım Gaston Ramirez’den (23) başkası değildi. Takımı hücum anlamında Osvaldo (28) ile sırtlayan takımında en çok güvendiğim 1-2 futbolcudan biriydi. Osvaldoya (28) gelirsek takımın tek forveti olarak 31 maçta 20 gol atarak gol krallığında 3.sırada yer aldı.
Takımın taktiğinden kabaca bahsetmek gerekirse deplasmanda rakip farketmeksizin savunma futbolunu benimsedim. Katı savunma her zaman olmasada puan almamda önemli yeri olmuştur. Rakibinizin 1. yada 20. olması İngiltere liginde farketmiyor bir bakmışsınız 5lik olmuşsunuz. Evimde ise büyük takımlar hariç hücum futbolunu benimsemişimdir. Bu şekilde büyük takımlar için St Mary’s herzaman zorlu deplasman olmuştur.
İlk sezon sonu geldiğinde ligi 6. bitirerek UEFA kupası elemelerine katılmak için hak kazandım. FA Cup ve League kupasına gelirsek 3 kulvardada yürümeyeceğimi biliyodum öylede oldu bu kupalara erken turlarda havlu atmıştım. Sezon başı bu takımın transfere ihtiyacı yok diyerek büyük bir hata yaptığımı sezon sonu ligin en çok gol yiyen takımı ünvanını alınca anladım (57). Ama bu arada ligin en golcü takımı(74) birinciliğini Chelsea ile beraber alınca bu takımın en büyük sorununun savunmada olduğunu anlamam pek zor olmadı. Kalecim Polonyalı Artur Boruca güvenerek çok büyük hata yapmıştım kupa maçları dahil 42 maçta 63 gol yiyerek kırılması zor bir rekora imza atmıştı.
38 maç-20 galibiyet – 7 beraberlik – 11 mağlubiyet – 74 atılangol – 57 yenilen gol
2.sezona ise çok fazla heyecan aramadan yada şöyle diyeyim takım ruhunu bozmadan 2 transfer yaparak sezona giriş yaptım.
1- En çok sıkıntı çektiğim yer kalede Arsenalin anlam veremediğim şekilde oynatmadığı diğer bir polonyalı ismini googledan bakarak yazdığım Wojciech Szczęsny (23)’i transfer ederek (8.5m) hem forma, kombine satışlarını patlattım hem de kalemi emin ellere teslim etmiştim. Artık taktiğimi çift forvete çevirerek 4-3-1-2’nin daha mantıklı olacağına kadar kılmıştım.
2-Tek ihtiyacım olan bir golcüydü yok mu Messiyi veren şaka bir yana forvet transferi olarak alternatifleri çıkarmıştım. Fenerbahçeli Sow , Cska’lı Doumbia , Aston Villa’lı Benteke ve Cardiff City’li Avrupanın ve İngiltere liginin gol kralı Andreas Cornelius (20). 40 Maçta 26 gol atmıştı. Ve uzun transfer gorüşmelerinin ardından tam 13m euro karşılığında Danimarkalı yıldız Cornelius’u takıma kazandırdım artık 2.sezona hazırım bakalım neler olacak
Okuduğunuz için çok teşekkürler. Herhangi bir soru için “[email protected]” adresine mail atabilirsiniz.
Ömer Kaymaz’a aramıza Konuk Yazar olarak katıldığı için teşekkür ederiz. Yazılarını bizlere ulaştırmak isteyen okurlarımız buradan ulaştırabilir. Yada [email protected] adresine ekran görüntüleri ile birlikte gönderebilir.