Konuk yazar projemize Erol Çavdar’ın bize göndermiş olduğu isimli yazı ile devam ediyoruz. Erol Çavdar’ın yeni yazısını okumaya geçmeden önce burada bizlerle paylaştığı Altınordu ile başlayıp Milli takıma teknik direktörlüğüne kadar giden “Football Manager’da Profesyonellik vs Duygusallık” isimli yazısını okumanızı öneriyoruz.
Kısa süre sonra sizlere ikinci yazım “Football Manager 2014’te Başarılarla Geçen 2 Sezon” yazımı yayınlamaktan memnuniyet duyuyorum.
İlk yazımı kısaca hatırlamak gerekirse;Football Manager‘e ilk olarak Altınordu takımıyla başlayıp,takımı 3 sezonda süper lige kadar çıkarıp sonra Türk milli takımının başına geçmemi sizlerle paylaşmıştım. İlgili yazıma buradan ulaşabilirsiniz. Dolu dolu 3 sezonda yaşadıklarımı ve 4.sezonun ilk günlerini sizlere sunmuştum. Şimdi ise sizlere 4.sezonumdan başlayıp 6.sezonumun sonuna kadar yaşadıklarımı ve bana kalırsa şanslarla dolu anılarımı sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.
Milli takımın başına geçtikten sonra hemen grup maçları başladı. Türk Milli Takımı 2018 Dünya Kupası için 5 takımdan oluşan 9. grupta yer alıyordu.Grubumuzda İskoçya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya ve Litvanya bulunuyordu. Grup maçlarında oynadığım 8 maçın 5’i galibiyetle 3’ü de beraberlikle bitmişti. Milli takım grubu 1.tamamladığından Türkiye Milli Takımı 2018 Dünya Kupasına direkt olarak katılmaya hak kazanıyordu fakat bu süreç yazıdan okunduğu gibi kolay bir süreç olmadı bilakis çok sancılı bir süreç oldu. Milli maçlar başlamadan hemen önce takımın kilit oyuncuları sürekli sakatlıklar yaşadılar. Belli bir zaman sonra da bu durum bende olağan olarak karşılanmaya başladı hatta bazen acaba şimdi kim sakatlanacak diye beklediğim bile oldu. Bu durum beni çok endişelendiriyordu ve antrenörlerimin ve tesislerimin duruma biz göz gezdirdim. Fakat durumun bizden kaynaklanmadığını fark ettim. Belki de şanssızlık yakamızdan düşmedi. Yada bu süreçin sonunda hatıra olarak kalacak en sağlam anıydı bu. Milli maçlar tamamlandıktan sonra iki hazırlık maçı almıştım. Milli takımında en güvendiğim ve en çok şans verdiğim isim olan Gökhan Töre bu maçların ikincisinde feci bir şekilde sakatlanmış ve ayağı kırılmıştı. Ayağı kırılan Töre tam olarak 6 ay sahalardan uzak kalacaktı bu da tam olarak Mayıs ayına denk geliyordu. Önümüzde fazla zaman kalmamıştı. Bu sıkıntılarla günleri geçirmeye başlamıştım. Sezon sonuna yaklaştığımızda Töre bir sakatlık daha yaşıyor ve bu seferde sahalardan 1 ay daha uzak kalıyordu. Medyada yavaş yavaş bu konu için Töre’nin futbol hayatı bitebilir gibi haberler çıkıyordu. Açıkca söylemek gerekirse bu yaşanan tahliksizlik en çok beni kahretmişti. Eğer o maçları almasaydım veya Töre’yi oynatmasaydım böyle bir durum yaşanmayacaktı.
[hana-code-insert name=’FMH_1′ /]
Fakat böyle olacağını nereden bilebilirdim?
Durumu üzüntü ile karşılamaktan ziyade işime koyulup diğer alternatifleri değerlendirmeye başladım. Fenerbahçe’den Emrah Başsan birinci favorimdi ve diğer isimler bana hiçde cazip gelmiyordu.Emrah’ı kadroya dahil etmeye karar verdikten sonra Dünya Kupasının yapılacağı tarihi beklemeye başladım.Kısa süre sonra ise dünya kupası grup çekilişini izledim. Türkiye çekilişe 4.torbadan katılıyordu ve bu biraz can sıkıcıydı. Çekilişler tamamlandıktan sonra Türkiye B grubunda Almanya,Ekvator ve Güney Kore ile eşleşiyordu. Bende bunu hesaba kataraktan takımımı Rusya’ya ona göre bir kadro kurup götürmeye karar verdim. Orta saha futboluna önem vermem ve Türk Milli Takımınında en büyük kozu olan orta saha futbolcuları da tam da ekmeğime yağ sürüyorlardı. Ben zaten bunun için yaratılmışım desem terbiyesizlik olmaz herhalde. Orta saha futbolu oynayacaktık. Zaten defansım ve forvetlerim o kadar da harika oyuncular değildi fakat orta sahalarım çok can yakarlardı.
Takım olarak hücum takım olarak savunma taktiği bana çok şey kazandırdı. İlk maç Almanya ile oynanacaktı. Almanya maçına 4-5-1 taktiği ile başladım. Oyunu orta alana yıkıyor katı savunma uyguluyor ve boş pozisyonlar bulduğumda da ataklara kanatlardan çıkıyordum. Sol kanadımda Arda Turan sağ kanadımda ise Emrah Başsan vardı. Tam da istediğim oldu kanat oyuncum Emrah Başsan golü attı. Fakat golu yemek hiçde uzun sürmedi. İlk yarı sonucu 1-1’di. Takımımı ikinci yarı biraz daha defansif oynattım. Almanyanın üzerime geleceğini biliyordum tam da istediğim gibi oldu yine boş bir zamanda bu sefer Arda Tura’nın müthiş dribbling’i ve yaptığı adrese teslim orta gol getirdi. Maçta başka gol olmayınca maçı 2-1 kazanmıştık. Maçtan sonra evde marşlar söylemeye başlamıştım. İkinci maçta ise Ekvator geldi onları da 2-0 ile geçtim. Taktik yine tek farkla aynıydı. Farkımızda şuydu; daha fazla ofansif futbol.
Açıkca söylemek gerekirse Ekvator maçda yoktu. Maçtan sonda basın şu açıklamayı yaptı. “Türkiye orta sahası bugün forvet oyuncularına nasıl gol atılacağını gösterdi.” Ama kötü şans yine başımızdaydı iki güzel şey olmasın yine kendini gösterdi. Arda Turan ilk yarının sonlarında yaptığı sert faul yüzünden direkt olarak kırmızı kart görmüştü. Maçtan sonra 1 maç ceza alması beklenen Turan 1+2 maç ceza almıştı. Arda önündeki 3 maç yoktu. Eğer olursa yarı final maçında oynayabilecekti.
Grubun son maçında ise G.Kore ile oynuyorduk ve Türkiye artık grubtan çıkmıştı. Ben birinci çıkıp A grubu 2.si ile oynamak istiyordum planlarım bu yöndeydi. Gruplara başlamadan önce çeyrek finali görmüştüm.Milli takımın gruptan çıkması kesinleşince takımdaki diğer oyuncular ile maça çıktım ve maç 3-3 bitti. Ne derler bilmem ama Türkiye-G.Kore klasiği yaşanmış gibiydi ve bu maç 2018 Dünya Kupasının en gollü maçı oldu. Maçlardan sonra Türkiye 7 puanla Almanya ise 4 puanla B grubunun finalistleri oluyordu. Buraya kadar planlarım tutmuştu ve şimdi sıra son planımdaydı. Ön eleme maçında karşıma dişsiz Tunus gelmişti. A grubunda B.Rusya,Rusya,Tunus ve Meksika vardı. Tunus bu grubta ikinci olarak karşıma geldi ve onları 3-0 ile geçtik. Orta sahalarım yine iş başındaydı.
Çeyrek finalde ise İsveç’i 2-1 ile saf dışında bırakan bir Cezayir vardı. Aman Allahım diye haykırdım. Çünkü turnavanın süpriz takımı bana denk gelmişti ve işim bana kalırsa biraz daha kolaydı. Güçlü takımlar hep kendi aralarında eşleştiler ve bana kolay olanları mideye indirmek kaldı.Fakat hiç de öyle göründüğü gibi kolay olmadı.Cezayir,18 ve 36. dakikalarda Slimani ile bulduğu gollerle 2-0 öne geçti. Tam iki dakika sonra Emrah Başsan ile karşılık verdik.İlk yarı bu 2-1 bitti. İkinci yarı başlamadan önce soyunma odasında oyuncularıma hırsla yaklaşarak bu maçı alabiliriz tek olması gereken sadece 1 gol ve sizlere güveniyorum dedim ve tüm takım ateşlendi. Bu konuşma işe yarayacak olmuş ki 48.dakikada yine Emrah Başsan sahneye çıktı ve durumu 2-2 yaptı. Milli takım ikinci yarıya çok coşkulu başlamıştı bu yarı onları ben bile tanıyamamıştım derken 53. dakika da bu sefer Mustafa Pektemek sahneye çıktı ve durum 3-2 yaptı. Golden sonra orta alan hakimiyeti üzerine taktiksel geri dönüş yaparak biraz da zamana oynayadıktan sonra bu maçtan da yüzümüzün akı ile çıktık.Açıkcası rehavet başımıza pahalıya patlayacaktı.Bu maçda bize iyi bir tecrübe oldu.
Ve Yarı Final…
Yarı finalde rakip Arjantin oldu. Yarı finalde rakip olarak Arjantin çıktığını öğrenince ekrana bir müddet baka kaldım. Rakibin Arjantin olması beni biraz germişti. Diğer maçda Almanya-Belçika arasında oynanacaktı. Açıkca söylemek gerekirse buraya kadar şansımla geldim. Ama artık yarı finaldeydim ve yine bir şey yapmam gerekiyordu. Taktiksel olarak bir silah bulmam lazımdı. Almanya maçı geldi aklıma. Ama dar alan futbolu ve kontra atak bu maçta işime yaramazdı. Katı savunma yapsam bile Arjantin teknik kapasitesi Almanyadan daha yüksek bir takım sonunda bizi rahatlıkla avlarlardı. Golü bulduktan sonrada farkı daha fazla açacakları da kesin bir şeydi. O zaman orta saha futbolu üzerine kontrollü futbol ve daha fazla hücum.
Maça başlamadan evvel son kontrolleri yapmıştım ve artık Arda Turan elimdeydi kart cezasandan kurtulmuştu. Fakat sol açıkta çok formda olan bir Kerim Frei vardı. Arda maç oynamamıştı onu direkt olarak sahaya sürmek biraz aptalca olurdu. Maç kadroları önüme gelince gördüklerim karşında biraz şaşırdım ve mutlu oldum. Arjantin teknik direktörü bu takımı 4-4-2 klasik ile sahaya sürüyordu ve Messi sağ açık oynuyordu. Bunu görünce pas ve hücum olarak takımı taktiksel daha da ileriye ittim. İlk yarı Türkiye tek kale maç oynadı ve 41.dakika’da formda olan Kerim Frei ile 1-0 öne geçtik. İlk yarı bu skorla bitmişti ve sevinçten göğsüm dışarı çıkacak gibi olmuştu. Ama daha bir yarı daha vardı.İkinci yarı da orta saha kontorllü futbol oynattım ve Arjantin hiç bir şey yapamadı maç 1-0 bitti. Türkiye Dünya Kupasında finaldeydi. Aman Allah’ım rüya gibi bir şeydi bu. Maçtan sonra basın Arjantin için“Arjantin son derece hızlı oyuncuları sahaya sürmesine rağmen bir verim alamadı”diyordu. Alamazlar çünkü taktikleri yanlıştı. O taktiği görünce bir şeylerin olacağını fark etmiştim.Diğer maçı da Belçika kazanınca rakip Belçika olmuştu.
2018 Dünya kupası final maçı Türkiye – Belçika
Üçüncülük maçında Almanya ile Arjantin oynadı. Arjantin maçı 90+2’de buldukları golle 2-1 kazanıp üçüncü oldu. Ama kısa süre sonra hocalarını kovdular. Ben Belçika maçı için hazırlıklara başladım ve Belçika’nın orta saha futbolu oynadığını gördüm. Daha doğrusu taktiksel olarak ikizimi gördüm desem yeridir. Bu taktik iki takımıda buralara kadar getirmişti. Ama taktikten ziyade o taktiği oynayabilen oyuncular daha da önemli ve rakipde Hazard vardı ve en büyük tehlikeydi. Orta alandan oyun kontrolü uygulayıp topu kanatlara aktararak içe kat ediyorlar ve bu taktik tam olarak rakip için bir facia oluyordu.Yan topları ve ara topları iyi uygulayan bir rakip vardı karşımda. Maç taktiğimi 4-5-1 defansif yaparak takımı orta alanda top hakimi olma konusunda uyardım. Kanat oyuncularını da geri çekerek destek komutu vererek sol ve sağ beklerime daha fazla destek vermeleri komutunu verdim.
Maçın ilk 20 dakikasına kadar üzerimize saldırdılar ama bir sonuç alamadılar. 20 dakikada bir orta saha oyuncuları yaptığı sert faul ile direk kırmızı kart görerek oyundan atıldı ve bana gün doğdu. Bu sefer hücuma orta sahanın ortasından çıkılacaktı. Türkiye ilk defa bu farklı taktiği yoğun olarak deneyecekti. İlk yarı bu skorla bitmişti .İkinci yarı ataklarım sıklaşmıştı ve yine bir atağımda Belçikalı defans oyuncusu 61.dakika’da sert bir müdahele ile penaltı yaptırmıştı. Penaltıyı gole çeviren Enes Ünal takımı 1-0 öne geçirmişti. Golden sonra takımı yine kontorlü orta alan futbolu üzerin yoğunlaştırdım.Bu arada Belçika üzerime deli gibi gelmeye devam ediyordu.Sürekli ataklaydılar ben atakları kesmeye çalışıp kontra ataktan bir ikinci golu daha aramaya çalışmak istedim ama nafile .Son dakikalarda tek kale oyun oynadılar. Oyun içerisinde geçmiş dakikalarda zaman zaman etkili olmuş olsamda bu artık pek bir şey ifade etmiyordu. Kalan dakikalarda da Belçika golu bulamayınca Türkiye maçı 1-0 kazanıyordu.
2018 dünya kupası galibi Türkiye
Dünya kupasını kazandıktan sonra ortalık sallanmaya başlamıştı tüm halk birbine kenetlenmiş bu başarıyı kutluyordu. Türkiye bu başarıdan sonra Dünya klasmanında 1.sıraya yükseldi. Takım oyuncuları o kadar başarılıydılar ki Dünya kupası başlamadan evvel çekinerek kadroya dahil ettiğim Emrah Başsan altın ayakkabıyı alıyordu. Ülke basını sürekli milli takımın başarısından ve benden bahsediyordu. Milli takıma başına ilk getirildiğim zaman bana karşı tavır alan başta Samet Aybaba gibi teknik adamlardan ise ses seda çıkmaması ayrı bir muammaydı. Diğer teknik adamlar beni kutluyorlar ve federasyon yetkilileri başarımdan ötürü beni taçlandırıyorlardı. Bazı basın mensupları ilk zamandan beri oyuncular ile yakından ilgilenip her hafta maçlara katılıp onları gözlemlemenin de bu başarı da büyük etkisi olduğunu yazıyorladı. Oysa ilk zamanlarda beni eleştirende onlardı. Bu başarıdan sonra da dünya basını sürekli benden bahsediyorlar ve bahsim geçtiği her yerde Altınordu takımında yakaladığım başarıyı da gösteriyorlardı. Hatta bir keresinde yabancı bir basın mensubu bana “Çok küçük bütçeler ile Altınordu takımını süper lige taşıdınız ve sonra milli takımla bu başarıyı elde ettiniz. Büyük liglerde başarı elde etmek isteyen biraz geri planda olan takımların ağzını sulandırıyorsunuz.Acaba bu başarıdan sonra bir klüp çalıştırmayı düşünür müsünüz?”diye bir soru sordu.Bende soruyu tam olarak olumlu veya olumsuz bir cevap vermek yerine teklifleri değerlendiririm dedim.
Bu başarıdan sonra ise sırada Avrupa kupası vardı ve şans burada da yüzüme güldü. 2020 Avrupa Kupası Türkiye’de yapılacaktı ve Türkiye seri başıydı. 2 sene sadece hazırlık maçları oynayacaktım o da canımız isterse.Yeni sezon başladıktan sonra eski takımım olan Altınordu yine süper lige çıkmıştı. Benim ayrıldığım sene sadece bir galibiyet alan Altınordu yine süperlig takımıydı ve bu sefer 1.ligde 2.olarak çıkmışlardı. Ama ne yalan söyleyeyim eski takım oyuncularımdan bir şey kalmamıştı ve artık pek de umrumda değillerdi. Fakat yine de arada özlüyor insan. Bazen hiç bu kararı alıp buralara gelmeseydim Altınordu’da kalıp takımı daha iyi yerlere çekseydim dediğim oldu.Ve yine diyorum.
Ve 6.sezon başlıyor
Şansın yine yüzüme güldüğü bir sezon diyebilirim.Takımın hiç maçı yok sadace milli oyuncuların stadlarına konuk olup maçlarını izliyorum rapor tutup değerlendirmeye alıyorum.İlk yarı hiç maç düzenlemedim.İkinci sezon başlamadan önce bir iki avrupa devi ile görüşmelerim oldu. İlki Chelsea’di. Chelsea yönetimi sallantıda olan hocalarından şikayetçilerdi. Bu durumu öğrenince önce kendilerine medya yolu ile bir mesaj gönderdim. Fakat Roman Abramoviç teklifin görüşülmeyeceğini yine medya yolu ile duyurdu. Üzüldüm desem yeridir. Sonra Roma manager’i kovulunca Roma için başvurdum. Roma ile görüşmelere çağırıldıktan sonra bu kulübün bana cazip gelmediğini fark edince görüşmeyi sonlandırarak Roma’dan vazgeçtim. Günleri geçirmeye başladım. Yine maçlara katılıyor raporlarımı tazeliyordum.
İkinci sezonun ortalarına girerken İngiltereden bir haber geldi. Habere göre Arsenal teknik dirktörü istifa ettmişti. Bende İngiltere futbolunu en baştan beri sevdiğim için Arsenal klubüne bir başvurada bulundum .Başvurum yönetim tarafından incelendikten sonra bana geri dönüş yaptılar. Yönetim benimle görüşmek istiyordu bende hemen bu görüşmeyi kabul ettim ve kendilerine şartlarımı sundum. Şartlarım alt yapı oyuncularına önem verilmesi ve genç futbolcuların takımı kazandırılması. Bunu yönetim hemen kabul edince bana mukavele sundular. Bende her şeyi kabul edince Arsenal kariyerime başlamış oldum.Türk milli takımı ile de yoluma devam ediyorum. Milli takımla avrupa kupası öncesi ayrılmak çok yanlış ve saçma olur.
Arsenal’e geldiğim zaman ligin bitmesine 9 hafta vardı ve takım Avrupa liginde de Zenit ile çeyrek finale çıkma mücadelesi veriyordu. Hemen takımı devraldım ve Zenit ile oynanan maçlarda dışarıda 2-2 içeride de 1-1 kalınca çeyrek finale adımı yazdırdım. Ligde Arsenal 2. sıradaydı ve üsteki Chelsea ile aralarında sadece 4 puan vardı. Ligde durum daha iyiydi ama arada Everton,Tottenham ve Man.Unt.maçları biraz can sıkıcı olsa da üstesinden gelmeyi bildim. Son haftalara girerken ligde Chelsea’yi yakaladım. Avrupa liginde de çeyrek finalde Schalke 04’ü yarı finalde de Ajax’ı geçmesini bildim. Finalde rakip AZ Alkmaar’dı.
Ligde son haftalara girerken yönetimin değişeceği yönünde bir haber geldi.Gerçi ben buna alışıktım pek önemsemedim. Ama daha gelir gelmez böyle bir şeyin de olması kafam da soru işaretleri bırakmıştı. Sonra basında çıkan haberlere göre de yeni yönetiminin benimle devam etmek istemediği yönünde olunca kuşkuların daha da arttı. Ligin son 3 haftasında Chelsea ile aramda olan 4 puanı kapamış birde üzerine 4 puan açmıştım. 1.sıradaydım ve son 3 maç kalmıştı. Chelsea ile 4 Man Unt.ile de aramda 5 puan fark vardı. Maçlarım Hull City,Swensea City ve Cardiff City ile idi. Birde o hafta Chelsea-Totthenam karşılasması vardı. İlk maç onlarındı cuma akşamı oynanan maçta Totthenam Chelsea’yi 1-0 yenince ben çok mutlu olmuştum çünkü eğer Hull City engelini geçersen şampiyondum. Ben zaten Hull City takımını bir engel olarak görmüyordum. Wigan’da büyüklük edip kendi evlerinde Man Utd’i 1-0 yenince keyfime diyecek yoktu. Maç başladı ve maçı izleyenler arasında geçen sene Man.City takımından kovulmuş José Mourinho da vardı. Maç başladıktan sonra tek kale top oynadık ve maçı 4-0 kazanarak şampiyon olduk.Takım şampiyon olunca taraftarlardan ve medyadan ciddi olarak tebrik aldım. Fakat yeni yönetim o kadar da sıcak değildi ama 15 sene sonra gelen şampiyonluk için de diyecek bir kaç sözleri vardı elbet. Maçtan sonra basın José Mourinho ismini Arsenal için anıyordu. Bu açıkcası beni çok rahatsız etmişti. 2017 yılında Chelsea 2018 yılında da Man.City tarafından kovulan bir teknik adam nasıl olurda benimle boy ölçüşebilirdi. Sadece adı vardı.
Avrupa kupası final maçında da kendisi sahadaydı. Maç başlayınca sinirlerim bozulmuştu desem yeridir. Maçın ilk dakikalarından 35.dakika’ya kadar üstün oynadık ve bu dakika’ya kadar tam 3 gol bulduk. İlk yarı böyle biter derken 40.ve 44. dakikalarda AZ Alkmaar gol buldu ve ilk yarı 3-2 bitti. İkinci yarı da 90+3’de gol yiyince maç uzatmaya gitti.Uzatmalarda frikikten attığımız gol ile maçı 4-3 kazanarak Avrupa ligi şampiyonu olduk.
Bu başarılardan sonra yönetim bana gelerek bana güvendiklerin ve benimle yola devam etmek istediklerini söylediler. Anlayacağınız José Mourinho avucuna yaladı. Ben bu takıma sonra katıldım bir yılda 2 kupa kaldırdım bu tam olarak bir şans. Bu başarıyı kendime saymıyorum çünkü biraz hazıra konmak gibi oldu. Önümüzdeki sezon daha iyi bir kadro kurarak hem şampiyonlar liginde hemde Premier Lig’de savaşacağım. Milli takımla da 7.sezonumda sezonun ikinci yarısından sonra takımı hazırlamaya başlayacağım. Sezon bitince de Avrupa kupası heyecanı başlayacak.
Buraya kadar sıkılmadan okuduysanız teşekkür ederim.Birde teşekkürü bizi burada bir araya getirin FMHikayeleri.com adresi hak ediyor.
Sağlıcakla kalın.
Yazılarını bizlere ulaştırmak isteyen okurlarımız buradan ulaştırabilir. Ya da [email protected] adresine ekran görüntüleri ile birlikte gönderebilir.
erol abi yazılarına devam etmeni bekliyorum
Gerçekten çok güzel bir kariyer tebrik ederim. Ama ben senin yerinde olsam yeni yönetimin teklifini reddedip trip atardım 🙂
abi 1 ay oldu hala yeni yazın gelmedi ben 1 aydır bekliyorum her gün sayfaya giriyorum artık yeni kariyer yazısını yaz