Football Manager kariyer hikayelerimize kaldığımız yerden hız kesmeden devam ediyoruz. Bu kariyer hikayesi aramıza yeni katılan ve ekibimizin yeni wonderkid’i Enes Gül’den geliyor.
Herkes güzel hedeflerle başlar bu oyuna, bende bu kesimdenim tabiiki. Hedefim eskiden şifresiz kanallarda keyifle seyrettiğim İtalya liginin, tekrardan Avrupa arenasında söz sahibi olmasıydı. Bu motto ile başladım kariyer yolculuğuna, şu an 2027 senesindeyim ve 8 sezonda birçok zorluk ve hedefimden şaştığım zaman oldu. Heyecanlı ve güzel anlar yaşadığım ve yaşamaya devam ettiğim bu kariyeri sizlerle paylaşmak istedim. Önce sizleri ilk başa götüreceğim, İlk kulübüm A.C Milan !
Kariyere başlarken ki ilk hedefim, en az 2 İtalyan kulübü ile Lig ve Şampiyonlar ligi şampiyonluğu yaşayıp, taraftarı olduğum takım Beşiktaş’a gitmekti. Hedefler hala aynı! Bu serüvenin ilk ayağı, çocukluktan beri hayranı olduğum 2005 İstanbul Finali kadrosunu ezbere saydığım Milan takımı oldu.
Uzun yıllardır Juventus hegomanyası altında olan İtalya Ligini öncelikle onların elinden almam lazımdı. Özellikle 2019’a Ronaldo transferi ile giren Juventus ve yıllardır Sarri ile yakaladıkları sistem ve oturmuş oyuncu kadrosu bulunan, yeni hocalı (Ancelotti) Napoli takımıyla başa çıkmak için yaz transfer sezonunu iyi geçirmem gerektiğini biliyordum.
İlk Wonderkid Sandro Tonali
Milan’da ki tüm sezonlarımda ana planım 4-3-3 Dikey Tiki Taka oldu. Önde baskı, seri kısa paslaşmalar sonrası topu kanada indirme ve kanat forvet ya da forvet ile topu buluşturma. Bu sistemin en önemli parçalarından biri Regista (DE) pozisyonu. Sandro Tonali! Takıma kazandırmadan önce henüz 18 yaşını yeni doldurmuştu. 17.5 Milyon Avro bonservis bedeli ile, 5 senelik sözleşme imzaladım. Geldiği gibi bireysel antremanda Regista pozisyonuna alıştırmaya başladım. Ön libero olarak adlandırdığımız bölgede oynayamadığı oyun tarzı bulunmuyor. Sandro Tonali her kariyer başlangıcında alınması gereken, harika bir orta saha olduğunu düşünüyorum. Çok yakın zamanlarda gerçek hayatta ismini duyacağımızdan eminim.
Sene 2027, Milan’dan sonraki takımıma da aldığım Sandro, sonrasında büyük sıçramasını yapıp Manchester City’nin yolunu tuttu. Şuan City’nin başında Klopp hocam var, galiba benden farklı oynatıyor Sandro’yu. Regista oynat hocam Regista körertme çocuğu. Öz evladımın verileri ortada Altın değerinde benim için. Yolun açık olsun evlat, henüz 27 yaşında 🙂
Forvete zar zor alabildiğim Belotti takviyesini yaparken, yıldız isim olarakta orta sahanın 3. İsmini tamamlamam gerekiyordu. Oraya da Fekir transferini gerçekleştirip sezona başlangıç yaptım.
HEDEFLER
Kulüp yönetimi doğal olarak mantıklı olan hedefleri bana sunmuştu. Ligi, Şampiyonlar ligi ön elemesi sıralamasında bitirmeyi, Avrupa liginde en az yarı finali, kupada da finali istiyordu. Ben ise Ligi ve kupayı alabileceğime inanıyordum.
1.Sezon – Lig
İlk sezon beklediğimden farklı geçti. Juventus ile gireceğimi düşündüğüm şampiyonluk yarışında, Napoli ve Lazio dahil oldu. Lazio orta sahası Luis Alberto’nun üst düzey performansı, takımını 2. yapmaya yetmişti. Napoli beklediğimin üstüne çıkmıştı Ancelotti yönetiminde. Juventus ise Ronaldo’dan istediğini bulamamıştı.
Lig, kupa ve Avrupa Ligi, 3 kulvarda zorlu bir sürece girdiğimi biliyordum ve buna hazırlıklıydım. Altyapıya yaptığım birkaç transfer ve hali hazırda altyapıda bulunan oyuncularımla yedek kadromu da genişletmiştim.
- Stoper- Edgar Elizalde, Daniel Culotta, Ferhat Kahraman
- Sol Bek- Michelle Curto
- Orta Saha- Daniel Maldini, Max Van Der Wegt
- Forvet- Ricioardo Tonin
Sezona güzel bir başlangıç yaptım. Avrupa ve ligde zorlu deplasmanlardan (bunların içinde Juvetus ve İnter dahil) galibiyetler ile ayrıldım. Özellikle Avrupa maçları sonrası ligde verdiğim fireler beni, yarışa tutunamama sebep oldu. Napoli’nin yenilmezlik serisi uzun süre devam etti. Ancelottinin takımını durdurmak gerçekten zor hal almaya başlamıştı. Bütün sezon toplam 4 mağlubiyet alan Napoli takımına iki mağlubiyeti biz tattırmıştık. Deplasmanda 2-0, içeride 1-0..
Büyük takımlara karşı kurduğum üstünlüğü, bir türlü orta sıralarda ki takımlara karşı kuramadım. Kritik deplasmanlarda bıraktığım 3 puanlar yüzünden ligi de 3. Sırada bitirmek zorunda kaldım. Sezonun flaş takımı Lazio, harika orta sahası Alberto ile 2. Sırayı alırken, yıllardır şampiyonluk hasreti ile tutuşan Napoli, yeni hocası ile beraber bu keyfi tatmayı başardı. Sadece 4 mağlubiyet ile. Juventus ise hayal kırıklığıydı, sadece Ronaldo ile olmuyormuş bu işler.
Lig beklediğim gibi gitmemişti, bu serüvende içerisinde kupadan yarı finalde elenmenin üzüntüsünü de yaşadım. Sezonun takımı Lazio, iki maçta bana üstünlük sağlayarak finale adını yazdırmıştı. İşler istediğim gibi devam etmiyorken Süper Kupa Finali’nde ezeli rakibim Juventus’tan kupayı alarak biraz olsun kendimi ve yönetimi rahatlatmıştım. Fakat bir sonraki darbeyi Avrupa Ligi’nde yedim.
1.Sezon Avrupa Ligi
Avrupa ligi gruplarında Dinamo Kyiv, AEK ve Dinamo Zagreb takımları ile eşleştim. Güzel bir grup kurasıydı benim için. 5 galibiyet ve 1 mağlubiyet ile grubu lider tamamladım.
Harika grup aşaması performansında sonra, birkaç tur ilerisine gözümü dikmiştim. Kuralar çekildiğinde rakibim genç yıldızlarla dolu olan sistem takımı Ajax oldu!
İlk maçımız deplasmandaydı. İyi bir skor ile Hollanda’dan dönmenin planlarını yapıyordum. Takımın o zamanki form grafiği yüksekti. Düşüncem ve temennim gollü beraberlik ile İtalya’ya dönmekti. Hücumcu orta saham ve kanatlarıma çok fazla güveniyordum. Sene başında aldığım Belotti ise sezon boyunca beklediğim performansı verememişti.
Maç başladığında orta sahanın tüm hakimiyetini genç Ajax takımına vermiştim ve maç boyunca da alamadım. Ajax harika bir tempo ve baskı ile turu kendi ellerinde almayı başarmışlardı. 5-0 !
Ligin kötü gidişatı, kupada elenme korkusu derken Avrupa ligi serüvenimizde hiç istemediğimiz noktada bitme aşamasına gelmişti. Moraller bozuk bir şekilde rövanş maçını bekledim. Galiba ilk maçtan sonra 3 gün oyunu açmamıştım.
Rövanş maçına çok küçükte olsa bir umutla başlamıştım. Fakat Kasper Dolberg’in ayağından 9. Dakikada gelen gol ile o ufak umudum yok olmuştu. Maçı 2-2 bitirebilmiştik. İki maçta da Ajax takımına karşı üstünlük kuramamıştım.
İlk sezonumu iyi bir transfer harcaması ve sadece Süper Kupa ile bitirebilmiştim. Bu sezon benim için zorlu ve sıkıcı olmuştu ama 2. Sezona yaz transferi ile iyi başlamama daha hırslanmama sebep olmuştu. Hedef belliydi Lig ve Avrupa’da başarı..!
Italian Job kariyerinin yeni bölümü çok yakında sizlerle olacak…