Bu işi bana sevdiren adam Sir Alex Ferguson’ın mirasını devam ettirebilmek için her Football Manager oyununda mutlaka bir Manchester United kariyerine başlarım. Sir’den beri bir türlü aradığı menajeri bulamayan kırmızı şeytanların, eski günlerine kavuşması için FM 20 oyununda da ipleri elime almanın vakti gelmişti.
Transfer Sezonu
Ara transfer yamasının ardından başladığım kariyere, iki önemli transfer ile giriş yaptım. DOS pozisyonuna top kapma yeteneği yüksek olan ve tempocu bir orta sahaya ihtiyacım vardı. Ligden de tanıdığımız Ndidi ile 70 Milyon € karşılığına anlaşmaya vardık. Bu transfer karşılığında Matic ve Fred ikilisini 39 milyon avroya Leicester’a gönderdik. Zaten iki oyuncuda taktiğimin bir parçası değildi. İkinci transferi yıllardır can çekiştiğimiz pozisyon olan sol beke yaptık. Porto’nun turşusunu kurmaya başladığı Alex Telles‘i 40 milyona Manchester’a getirmeyi başardık. Altyapının yıldızı Brandon Williams ile iyi bir rotasyona girdiler ve uzun yıllar sol bek sorunumuzu ortadan kaldıracak gibi duruyorlar. İlk sezonumuzun devre arasında ise kadromuzda bir diğer düşünmediğimiz oyuncu Luke Shaw‘u Fenerbahçe’ye kiraladık.
1.Sezon
Sezona başlamadan ilk amacım United’ı eski günlerine geri döndürmek, bu ligin en büyük kulübü olduğunu hatırlatmaktı. Bunun için bol presli, hücum futbolu oynayan bir takım yaratmak istedim. Özellikle hücum hattım ile ön alan presini çok iyi uygulayacağımı düşündüm ve bu konuda yanılmadım.
4-2-3-1 Gegenpress
Bu taktikte birkaç küçük detaylara dikkat etmemiz gerekiyor. Çok hücumcu bir sistem olduğu için öncelik iki stoperinizden birinin hızlı bir oyuncu olması lazım, diğeri ise kafa toplarında çok iyi olmalı. Çünkü önde bastığının çoğu pozisyonda rakip topu uzun şişirmek durumunda kalıyor ve defans oyuncularınızın o topları en iyi şekilde indirmesi gerekiyor. İkinci olarak beklerinizin yorulmak bilmemesi lazım, çünkü maç boyu çizgilerinde git gel yapacaklar. Bu taktik anlayışını kullanacaksanız bek rotasyonunuz iyi olmalı.
Defansif orta saha oyuncunuz bu düzende en kilit noktalardan biri. Bu dizilişte top sizdeyken DOS pozisyonunda oynayan oyuncunuz hep geride durup, stoperlerinizin birkaç önünde konumlanıyor. Bu da özellikle seken topları toplamada çok önemli bir göreve yol açıyor. O yüzden bu mevki için Ndidi’yi tercih ettim.
Hücum hattınızın da hızlı ve tempolu oyunculardan oluşması lazım. Ayrıca dar alan becerileri yüksek olmalı. Çünkü Beklerin ileri çıkması ile hücum hattınız 5 kişiden oluşuyor ve kanat oyuncularınız rakip bek ile stoperlerin arasına giriyor. Bir nevi hücumda 2-1-2-5 şeklinde sahaya yerleşiyorsunuz.
İlk Hedef Şampiyonlar Ligi
Son dönemlerde Manchester City hegemonyası ve Liverpool’un yükselişi ile beraber Premier Lig’i kazanmak iyice zor hale geldi. Gerçek hayatta olduğu gibi oyunda da onları kovalamak çok zor. Bende bu sezon içerisinde bunu yaşamış durumdayım.
İlk üç ayı harika geçirdim. İkinci maçta deplasmanda Liverpool ile berabere kaldım. Arsenal ve Tottenham gibi “Big Six” takımlarına karşı farklı galibiyetler aldım. Ancak Sheffield United ve Watford gibi zorlu deplasmanlarda alının mağlubiyetler biraz canımı sıktı. Zaten bu sezonumuzu deplasmanda bıraktığımız puanlar belirledi. Çünkü evimizi 17 galibiyet 2 beraberlik ile mağlubiyete kapadık.
İlk üç ay Avrupa Kupası adına da güzel geçti. Zaten kolay bir grup kurası çektiğim için çoğu maça rotasyonla çıktım. Kasım ve Aralık ayının yoğun fikstürü ise bizi biraz zorladı. Carabao Cup’ta Tottenham’ı elerken, Çeyrek Final’de Arsenal’e boğun eğdik. Kasım ayında City deplasmanından beraberlikle dönerken, Leicester deplasmanında tek kale top oynayıp, bir gol ile yenilmek canımızı baya sıkmıştı. Ardından zorlu aralık ayında sadece Chelsea maçında beraberlik yaşadık.
Ocak ve Şubat ayı ise bizim için lig açısından muazzamdı. Ocak başında West Ham yenilgisinin ardından (Bu yenilgi sezonun sinir bozucu yenilgilerinden biridir) 6 lig maçının hiç birinde yenilmedik ki bu maçların içerisinde Liverpool galibiyeti bulunuyor. Bu iki ayda en çok moralimizi bozan olaylardan biri ise FF Kupasında Tottenham’ı eleyip, harika oynadığımız bir maçta Manchester City’e elenmek oldu. İki İngiltere kupasından da elenmeyi hak etmemiştik. Bu arada Avrupa Kupa’sı son 32 turunda Krasnodar’ı eledik ve Şubat ayının menajeri seçildik.
Bizim için sezon buraya kadar harika gidiyordu ta ki Mart ayına kadar. Üst üste gelen sakatlıklar, cezalı oyuncular ve yoğun fikstür sezonu kupasız kapatmamıza neden oldu. Lig maçlarında üstün oynadığımız tüm maçlarda puan kaybetmeyi başardık. Özellikle Newcastle ve Wolves maçları buna örnekti. Bizi bu dönemde tek teselli eden Manchester City’i evimizde 3-1 yenip şampiyonluk yarışında Liverpool’un önünü açmak oldu. O da ne kadar teselliyse tabii..
En çok üzüldüğümüz konu ise Avrupa Kupası mücadelesinde oldu. Sevilla’yı son 16’da eledikten sonra, güçlü İtalyan ekibi Lazio ile eşleştik. Lig fikstürünün de kötü gittiği dönemde ve çok fazla sakat verdiğimiz aylarda Lazio’ya iki maçta üstünlük kuramayıp beklenmedik şekilde çeyrek finalde elendik. Bu sezon için bizi tek teselli edecek olan şey Avrupa Kupasını kazanmaktı ve bunun için çok iddaalıydık. Ancak beklenmeyen sebeplerden bu hayalimiz suya düştü.
Sonuç olarak başta tahmin ettiğimiz gibi ilk ikiyi Liverpool ve Manchester City paylaştı. Liverpool tarihinde ilk defa Premier Lig kupasını kaldırdı. Biz ise bu iki takımın arkasında 3. olduk. Bu bizim için iyi bir sonuçtu aslındai, çünkü bu sezon ilk hedefimiz Şampiyonlar Ligi’ne katılmaktı.
Liverpool’dan sonra ligde en çok gol atan ikinci takım olduk. Ancak yediğimiz goller onlar kadar az değildi. İkinci sezona başlamadan önce üzerinde duracağımız en önemli konu defans olacak. Belki birkaç defansif transfer ve giden oyuncular olabilir. Büyük rakamlara transferler yapabiliriz. Bizim için hareketli bir yaz transfer sezonu olacak. Bir sonraki yazımda transfer sezonu ile başlayıp, ikinci dönemimizi değerlendireceğim. Umarın bir sonraki sezonumuzun sonu şampiyonluk olur.